İçindekiler
Bütün Sorulara “Tek Cevap”
Bakın, bütün bu sorulara mantık yürüterek evet veya hayır dememiz gerçeğe aykırıdır.
Kişi kendi mantığına göre doğru olduğunu düşünebilir ama bunlar gerçek değildir. Biz gerçeği arıyoruz, değil mi?
Bu soruların ortak özelliği, gerçek dışı olmasıdır. Örneğin, “Uzaylıların göz rengi yeşil olamaz mı?” ile aynı mantıktadırlar. Cevapları da bunun böyle olduğunun ispatı içindir. Yoksa kısaca cevabımız, soruların gerçekliğinin kanıtlanamaz olmasıdır. |
Örneğin, bahçedeki bir karıncaya başka bir ülke hakkında soru soran kişinin samimiyet düzeyi nedir? Gerçekle gelen kişilerin bize bildirdiği kadarıyla Yüce Rabb’imiz Allah’ımızı tanıyoruz. Bilmediğimiz bir soruyu sorarak, “Aha! Cevap veremedin, gördün mü Tanrı bilinemez.” diyen kişinin ne kadar samimiyetsiz olduğunu düşünür müsünüz? |
Söyler misiniz, Uranüs’ü kim gidip gördü? Şimdi, akıldan yoksun insanların birbirine Uranüs ile ilgili sorular sorduğunu düşünün. Ama gerçekle gelen bir kişi, bir belge eğer bize Uranüs hakkında bilgi veriyorsa, O kişiye güveniriz değil mi? Gerçek ile mantıksal uydurma farkı böyledir. Uranüs’e giden bir kişinin bize bildirdiği kadarıyla Uranüs’ü bilebiliriz. Belki, 100 tane deney yaptı ve onların sonuçlarını bize bildiriyor. Uranüs’le ilgili onunda henüz bilmediği bir şeyi sorarak onu yalancı çıkarmaya çalışmak neden? Musa, Tanrı’yı görmemişti ama açık gerçeklere rağmen, “Tanrı’yı göstermezsen inanmayız.” diyerek O’nun gerçekliğini yalanlıyorlar. Gerçek, bu mantıksal oyunlarla geçersiz olacak bir şey değildir. 2:55 Ve demiştiniz ki: “Ey Musa, biz Allah’ı apaçık görünceye kadar sana inanmayız.” Galaksileri düşünün, bugün başka bir galaksi hakkında mantığınızla uydurduğunuz bir soruyu kime sorup, cevap alabilirsiniz? Ama nasıl olur da bütün galaksilerden ve bütün evrenlerden sonsuz yüce olan Tanrı hakkında mantık oyunları yaparsınız. Gerçekten böyle kurtulamazsınız. Kuran’ın gerçekliğini kanıtlamamız bu samimiyetsiz kişiler için hiçbir şey ifade etmiyor. Samimiyetsiz kişi, “Tanrı kendisini yok edebilir mi?” diye henüz kimsenin bilemeyeceği bir soru soruyor ve “Aha! Gördün mü, Tanrı’nın bilinemeyeceğini ispatlamış oldum?” diyor. Bu kişilerin samimiyetsizliğini anlamalısınız. |
Sorular
Soru: Her şey yaratıldıysa Tanrı da başka birisi tarafından yaratılmış olamaz mı?
Bu düşünce de diğer düşüncelerden farksız, aklın düşmanı mantığa göre düşüncende haklısın. Ama bu düşüncenin gerçekliği kanıtlanamaz. Gerçekle gelen Kuran’da sadece bir tane Tanrı olduğu, O’ndan başka Tanrı olmadığını öğreniyoruz. Buna benzer bütün düşünceleri, aklın düşmanı mantığa uydurmak mümkün ama bunların hiçbirisine gerçek diyemeyiz. “Tanrı’nın 3 tane kardeşi olamaz mı?”, “Tanrı’nın annesi olamaz mı?” soruları ile “Her şey yaratıldıysa Tanrı da başka birisi tarafından yaratılmış olamaz mı?” sorusu arasında mantıksal uydurma açısından hiçbir farkı yoktur. Gerçek böyle bir şey değildir. |
Soru: Bir Tanrı varsa mükemmeldir. Mükemmel Tanrı’nın yarattıkları da mükemmel olmalıdır. Ama evren mükemmel değildir. O halde mükemmel bir Tanrı yoktur.
Bu düşünce de diğer düşüncelerden farksız, aklın düşmanı mantığa göre düşüncende haklısın. Ama bu düşüncenin gerçekliği kanıtlanamaz. “Mükemmel Tanrı varsa imtihan için kusurlu evren yarattıysa.” ifadesi de tek başına gerçeklik ifade etmez. Eğer evren –bu soruyu soran kişiye göre– tam mükemmel olsaydı, “Mükemmel bir evrenin olması neden mükemmel bir Tanrı’yı ispat etsin.” denebilirdi. Geçeğe bu mantık yürütmelerle ulaşılamaz. Gerçekle gelen Kuran’da Tanrımız hakkında gerekli bilgiler veriliyor. Ama bu sorulara yine aklın düşmanı mantıkla cevap vermeye çalışan din adamları neden Kuran’ın gerçek olduğunu söylemek yerine Kuran’ı bir inanç meselesi seviyesine indiriyorlar. Bakın, insanları Kuran’ın gerçek değil de bir inanç meselesi olduğuna ikna ettiğinizde hem bu mantıksal sorularla insanları boğabilirsiniz hem de, “Bu Kuran da bir kitap benim başka inandığım şeyler de bir kitap o halde Kuran’a inanıyorsan bu kitapların hepsine de inanabilirsin.” diyebilmek için. Oysa Kuran bir inanç meselesi değil açık bir gerçektir. Musa’nın asasının gerçekliğini gören bir kişiye, “Musa’nın sözleri de bir inanç benim sözlerim de bir inanç bana da inan.” diyemezsiniz. Musa gerçekle geldikten sonra O’nun sözleri bir inanç değil artık bir gerçektir. Söyledikleri mantıklı değil akıllıcadır. Sözleri mantıklı değil gerçeklerdir. İsa gerçekle geldikten sonra O’nun sorulara verdiği cevaplar mantıklı değil gerçek sözlerdir. İsa’nın sözleri inanç meselesi değil gerçektir. Gerçeği bile bile inkar eden bir kişi de samimiyetsizdir, yalancıdır. İsa’nın çamurdan kuşunun canlandığını gören bir kişiye, “İsa’nın sözleri inanç meselesidir, benim elimdeki bu kitap da inanç meselesidir. O halde bu kitaba da inan.” diyemezsiniz. İsa’nın sözleri inanç meselesi değil kesin gerçekler olur. |
Soru: Bütün bunlar cevaplanamaz sorulardır. Asla Tanrı’nın nasıl bir Tanrı olduğunu bilemeyiz.
Bu düşünce de diğer düşüncelerden farksız, aklın düşmanı mantığa göre düşüncende haklısın. Ama size diyorum ki, bu düşünce de bir gerçek değil. Kesin gerçekle gelen kişi bu soruları cevapladığında bilemeyiz demek samimi bir davranış olur mu? Size 1400 yıl boyunca doğru söylemiş bir dostunuza şöyle dediğinizi düşünün, “Sen bana 1400 yıldır hep doğru söyledin ama yine de senin güvenilir olup olmadığını bilemem.“ Örneğin, polis olduğunuzu düşünün ve bir olaydaki suçlunun peşindesiniz. Suçlunun kim olduğunu gösteren bütün delilleri topladınız. Kesin delillerle suçlunun kim olduğu ortadayken; siz, “Suçlunun kim olduğunu gerçekten bilmek mümkün değil. Asla böyle bir şeyi bilemeyiz.” diyorsunuz. Gerçeği görmesine rağmen, “Bilemeyiz.” diyen bir kişi ile mantıksal uydurma inançlara inanan birisi arasında fark yoktur, değil mi? Ve düşünür müsünüz, gerçek suçlunun kanıtları elindeyken, “Suçlunun kim olduğunu asla bilemem.” diyen bir polis ile elinde hiçbir kanıt olmamasına rağmen, “Tahmin ettiğim kişi kesinlikle suçludur istediğiniz kanıtı getirseniz bile benim tahmin ettiğim kişi suçludur.” diyen polisten hangisi daha akıldan yoksundur? Tahmini ile hareket eden polis bir ihtimal gerçek suçluyu da seçmiş olabilir ama yine de o doğru bir hareket yapmış olmaz, değil mi? Bakın sizi çağırdığım şey, herhangi bir tanrı değil. Sizi gerçeğe çağırıyorum. O gerçek de bizi bir Tanrı’ya götürüyor. O gerçek bizi iki tanrıya götürseydi, o zaman onu konuşuyor olurduk. Mantığımıza göre tanrılar, yaratılış hikayeleri uydurmuyoruz. Biz sadece gerçeği kabul ediyoruz. |
Soru: Merhametli bir Tanrı var ise O küçük çocukların ölmesine neden izin versin? Öyleyse merhametli bir Tanrı yoktur?
Bu düşünce de diğer düşüncelerden farksız, aklın düşmanı mantığa göre düşüncende haklısın. Ama size diyorum ki, bu düşünce de bir gerçek değil. Bakın, hangimiz ölümü gördük ve bunun kötü bir şey olduğunu tecrübe ettik, söyler misiniz? Bu durumda, gerçekle gelen bir kişi bize bu bilemeyeceğimiz şeyi öğretebilir. Gerçekle gelen Kuran’da; ölüm anında güzellikle canları alınır, sonra güzel bir cennete koyulur, siz onları ölü sanıyorsunuz ama onlar diridirler, diyor. İşte bu konudaki gerçek böyledir. “Ölüm çok kötü bir olay, o çocuk çok kötü olan ölüme maruz kaldı.” gibi mantık yürütmeleri gerçek gibi kabul edemeyiz. Yine gerçeğe dayanmadan, “Ölüm çok güzel bir şey, bulutların üstüne çıkıyorsun.” gibi mantık yürütmeleri de kabul edemeyiz. Gerçekle gelen bir kişi bunun iç yüzünü bizlere öğretebilir. İsa’ya, Musa’ya, Muhammed’e bunlar soruldu. Bugün isterseniz bu cevaplar gerçekle gelen Kuran’ın içerisinde var. |
Soru: Kısa süren bir dünya hayatının sonucu sonsuz cehenneme bir insanı atmak adaletli bir karar mı? Öyleyse adaletli bir Tanrı yoktur?
Bu düşünce de diğer düşüncelerden farksız, aklın düşmanı mantığa göre düşüncende haklısın. Ama size diyorum ki, bu düşünce de bir gerçek değil. Cehennemin ne olduğunu gerçekle gelen bize bildirebilir. Oraya girecek olanların nasıl bir varlık olduğunu bize gerçekle gelen bildirebilir. Bu durumda bir kişiyi örnek göstererek, “Bu kişi sonsuza kadar cehennemi hak edecek ne yapmış olabilir?” demek, gerçek bir söz olmaz. Gerçekle gelen Kuran bize şunu bildiriyor ki, cehenneme giren hiç kimse “Ben burayı hak etmedim.” demiyor. Ve eğer Kuran okursanız göreceksiniz ki, cehennemlikler, “Bizi bağışla.” demiyorlar. Ama onlar, “Bizi dünyaya geri gönder bu sefer iyi şeyler yapacağız.” diyorlar. Buradaki karakteri görebiliyor musunuz? Cehennemlikler hala kendilerinin bir şey yapacağını düşünen, bağışlanma dilemeye büyüklenen kişiler olduğunu anlıyoruz. Eğer Kuran’ı okursanız bolca bu kişilerin karakter yapılarını görebilirsiniz. |
Soru: 20 yaş dişi körelmiş organdır. Öyleyse insanın evrimleşmeye devam ettiğini kanıtlıyor, değil mi?
Bu düşünce de diğer düşüncelerden farksız, aklın düşmanı mantığa göre düşüncende haklısın. Ama size diyorum ki, bu düşünce de bir gerçek değil. Size diyorum ki, bütün dünya bir mantıkta ortaklaşsa bile gerçeğin karşısında bir hiç hükmündedir. Gerçekle gelen Kuran’da canlıların tastamam olarak yaratıldığı söyleniyor. Bakın, 20 yaş dişi için de yüzlerce mantık yürütebiliriz. Bunların hiçbirisi gerçeğin yerini tutmayacaktır. Böyle bir gerçek dışında, “20 yaş dişleri, diş canavarı onları çalıp satmasın diye korkusundan çıkmıyor.” mantığı ile “20 yaş dişlerinin çıkmaması evrimleştiğimizi gösteriyor.” mantığı arasında fark yoktur. Gerçek böyle bir şey değildir. Bakın gerçek dediğimiz şey üzerine düşünmenizi istiyorum. 20 yaş dişi veya kaslarımız gerekli durumlarda çıkacak şekilde en baştan böyle yaratılmış olsun. Örneğin, köpeklerin kurtların evcilleşmesi sonucunda evrimleştiğini söylüyorlar. Her daha eski köpek DNA’sı bulunduğunda, “Demek ki kurtlar bu tarihlerde evcilleştirilmiş.” diyorlar. Şunu diyebilirim, “Kurtları evcilleştirerek hiçbir zaman köpekteki evcilleşme genini kurda ekleyemezsiniz.” veya “Sürekli yumuşak gıdalarla beslenerek nesiller boyu 20 yaş dişinin yerinden çıkmaması sonucu artık 20 yaş dişi olmayan insanlar doğmayacak.” ama diyorum ki, burada evrim yok veya güneş tanrısı böyle yaratmış veya uydurulmuş herhangi bir mantığın geçersizliğini ispatlamaya çalışmıyorum. Gerçeğin sistemi böyle bir şey değil onu göstermeye çalışıyorum. Yani, belki 100 sene boyunca bulunan kurt DNA’ları köpek DNA’larından çok eski olabilir. Bu durumda yine de “Köpekler kurtlardan evrimleşmiş mantığı gerçektir.” diyemeyiz. Çünkü bu durum için de sayısız mantık uydurabiliriz. Belki güneş tanrısı kurtları önce yaratmıştır? Belki uzaylılar bu sıralamada yaratmıştır? Belki evrimleşmişlerdir? Belki henüz en eski köpek DNA’sı bulunamamıştır? Belki köpekler önce yaratılmıştır ama en eski köpek DNA’sını bulamamışızdır? Gerçek ile mantığı birbirinden ayırmayı anlamalısınız. Gökten bir melek görünerek, “20 yaş dişi hep vardı.” ya da “Kurtlar hep kurt, köpekler hep köpekti.” demiş olsaydı, bu bir kesin gerçekti, değil mi? Bakın, bir insanın kanıtlanamayacak mantığına, “Gerçektir.” diyen kişi, gökten görünen meleğin söylediğine “Gerçek değildir.” diyorsa, o dünyanın en yalancı insanıdır. Bir meleğin gökten görülmesiyle, Musa’nın asası arasında ve Kuran’ın gerçekliği arasında anlayan için gerçeklik bakımından fark yoktur. |
Soru: Her şeyi Allah yaratıyorsa, ben de gerçeği inkar ediyorsam, bu durumda benim ne suçum var?
Bakın, her şeyi yaratan ve bilen bir güç var ve ona karşı, “Her şeyi yaratan ve bilen, ben inkar ediyorsam, benim ne suçum var?”, “Beni yaratırken bana mı sordun?”, “Neden beni fil olarak yaratmadın?”, “Neden Güneş’i yuvarlak yarattın?”, “Neden insanı iki ayaklı yarattın?”, “Neden böyle bir Dünya yarattın?”, “Neden x kişisini cehennem için yarattın?” soruları bitmek bilmeyen mantık yürütme sorularıdır. Size diyorum ki, balık suyun içerisinde çok mutludur ama insanı suyun içerisinde yaşatmak onun için azaptır. Gerçekle gelen Kuran’da cehennem için yaratılanlardan bahseder ama cehennemle gerçeği kabul edenleri korkuttuğunu söyler. O halde doğru söz, “Her şeyi Allah yaratıyorsa, balığı neden suyun içerisinde yarattı, balığın ne suçu vardı?” olmalıdır. Bu sorunun cevabı ise açıktır ki balık suyun içerisinde yaşamak üzere tasarlanmıştır. Bakın, bir polisin herhangi masum bir kişiyi yakalayıp, sorguya çekerek, “Madem ki özgürlüğü çok seviyorsun neden suç işleyip, hapse girmiyorsun?” demesi ne derece akla uygundur? Gerçeği inkar edenler ise cehennemi daha güzel bulduklarını söylerken onlara, “Cehennemi çok seviyorsan neden iman etmiyorsun?” demek ne derece akla uygundur? Bakın, insanın suyun içerisinde ne kadar az yaşayacağını düşünün, eğer anlarsanız, gerçeği kabul eden bir insan için inkar ederek yaşamak suyun içerisinde yaşamaktan daha imkansızdır. Böylece, bu soruyu soran kişinin gerçeği inkar ettiğinin farkında olması kaçınılmaz ve yaşamaya devam edebildiğine göre, aslında şöyle demiş oluyor, “Her şeyi Allah yaratıyorsa ve beni suyun içerisindeki bir balık olarak yarattıysa, daha sonra tekrar suyun içerisinde yaşatacaksa, benim ne suçum var?”, bu akıldan yoksun sözü anlıyorsunuz değil mi? Bu soruyu soran kişi örneğin, Musa Peygamber zamanında yaşıyor olsun ve Musa, bu kişinin gözü önünde gerçek mucizesini göstermiş olsun. Bu kişi, “Ey Musa! Bu açık gerçeği inkar ediyorum. Hem her şeyi yaratan Tanrın, beni de böyle yarattı değil mi, benim ne suçum var?” dediğini düşünelim. Bu kişi için yalancı dememiz de sorun yoktur, değil mi? Peki, bu kişi dünyada yaşarken, “Tanrım beni neden Musa’nın açık gerçeğini inkar edecek şekilde yarattın, bu beni çok rahatsız ediyor, çok huzursuz ve mutsuzum. Lütfen beni açık gerçeği kabul edecek şekilde yaşat.” diyor mu? Peki, bu kişi cehenneme girdiğinde, “Dünyadayken yaşamımı Tanrı yarattı ve inkar ederek yaşamaktan hiç huzursuzluk duymadım, yalancı olmak beni hiç rahatsız etmedi ve böyle olmaktan hiç şikayet etmedim. Şimdi cehennemde olmamı da Tanrı yarattı o halde dünyada olduğu gibi şimdi de şikayet etmiyorum.” demesi gerekmez mi? Çünkü Allah’ın yaratmasından memnun olduğunu bu dünyadaki tutumuyla göstermiş oluyor, değil mi? Öyleyse, şimdi şikayet etme gücü kendinde yoksa, sonraki hayatında da şikayet etme gücünün olmaması bize şaşırtıcı gelmez. Bu durumda, bu sorunun gerçek olmadığını çünkü soran kişinin samimi düşünceleriyle konuşmadığını anlıyoruz. Öyleyse bir insanın, “Allah’ım, kesin gerçeği inkar edersem cehenneme giderim. Bütün her şeyi sen yaratıyorsun ve beni de kesin gerçeği inkar edecek şekilde mi yarattın, Allah’ım? O halde, beni cehennemliklerin vasıflarından kurtarmazsan kesinlikle oraya girecek bir insan olduğumu kabul ediyorum.” demesi gerek mi? |
Bir insanın başka bir insana, “Tanrı da yaratılmış olamaz mı?” gibi bir soru sorması ne kadar akıldan yoksundur. Bu soruyla gerçeği örtbas etmeyi planlamaktadır.
Gerçeğe dayananlar için ise böyle sonsuz mantık sorularının içerisinde boğulmak yoktur. İsa geldiği zaman O bize Tanrı’nın bir ve tek olduğunu söyledi. Musa ve Muhammed de bunun böyle olduğunu bildirdi. Onların bildirdiği kadarıyla Tanrı’yı tanıdık, öğrendik.
“Tanrı, kendi kaldıramayacağı bir taşı yaratamaz mı?” diyen akıldan yoksun kişi ise bu tür sorular sormaya devam edecektir. “Tanrı, kendisinden güçlü bir tanrı daha yaratamaz mı?”, “Tanrı, kendini yok edebilir mi?” gibi sorularının hepsi mantıkla sonsuza kadar uydurulabilecek sorulardır.
Gerçekle gelen kişiler, Tanrı’nın yüceliği hakkında gerçek bilgileri bize getirdiler.
Musa, açık gerçekle geliyor ve Yüce Tanrı’yı tanıtıyor. İnanmak için hep daha fazlasını talep ederek gerçeği geçersiz kılamayız.
2:55 Ve demiştiniz ki: “Ey Musa, biz Allah’ı apaçık görünceye kadar sana inanmayız.” |
Gerçekle gelen kişilere bu tür sorular soruldu. Gerçekle gelen kişilerden bu soruların gerçek cevaplarını alabiliriz. İNCİL:44 Kahinler İsa’ya yaklaşıp dediler, “Muallim, insan ekini ve meyveyi neden yedi? Allah onu yemesini istedi mi, istemedi mi?” Ve onlar bunu İsa’yı yanıltmak için dediler; çünkü “Allah istedi” dese, “Öyleyse niçin yasakladı?” karşılığını verecekler, “Allah istemedi” dese, “o halde, Allah’ın istediğinin aksini yapabildiğine göre, insan Allah’tan daha büyük bir güce sahip” diyeceklerdi. İsa cevap verdi, “Sizin sorunuz, dağın üstünden geçen ve sağ ve solunda uçurum bulunan bir yol gibi, ama ben ortadan yürüyeceğim.” “Her insan ihtiyacı olduğundan, her şeyi kendi yararı için yapar. Ama hiç bir şeye ihtiyacı olmayan Allah, kendi hak arzusuna göre yaptı, Bu bakımdan, insanı yaratırken onu, Allah’ın kendine ihtiyacı olmadığını bilsin diye hür yarattı.” “Kendi zenginliğini sergilemek için ve köleleri kendini daha çok sevsin diye, kölelerine hürriyet veren bir kralın yaptığı gibi. O halde, Allah insanı, Yaratıcısını çok daha fazla sevsin ve nimetini bilsin diye hür yarattı. Çünkü Allah her ne kadar Kadiri Mutlak olup, insana ihtiyacı yok ve onu kudretiyle de yaratmışsa da, hayır işleyip, şerre karşı koyabilecek şekilde onu serbest bırakmıştır. Çünkü her ne kadar Allah’ın günaha engel olma gücü var idiyse de, kudret ve nimeti insanda görüldüğünden, insanda günaha karşı çıkmamak için, yani, insanda Allah’ın rahmeti ve adaleti yürüsün diye O, kendi nimetiyle çelişmeyecektir çünkü Allah’ta çelişme yoktur. Ve gerçeği konuştuğuma işaret olarak, sizi baş kahinin beni aldatmak için gönderdiğini ve bunun da kahinliğin meyvesi olduğunu size söylüyorum.” |
Bakın, bu tür soruların en güzel cevaplarını gerçekle gelenler verebilirler.
Cevabı verilmemiş olsa bile yine de, gerçekten kopmayacaksınız değil mi? Çünkü İsa, şöyle demiştir,
İNCİL:45 “Durum benim size anlattığım gibiyse de, insanlara açık değildir. Öyleyse insan, yöntemi bulamadığı için gerçeği inkar mı etmelidir? Ben, nasıl olduğu anlaşılmadığı halde sıhhati reddeden bir kimseyi henüz görmüş değilim. Hem, Allah’ın benim dilimle hastaları nasıl iyileştirdiğini bile bilmiyorum.” |
Bu kişilerin ne kadar samimiyetsiz olduğunu daha iyi anlamak için “İbrahim’in Samimiyet Testi” yazısını okuyabilirsiniz.
Boş Hipotezin Geçersizliği
Boş Hipotez, agnostisizm görüşü için önemlidir. Agnostisizm, “Boş hipotez, çalıştırılacak deneysel bir testimiz olduğunda mantıklıdır.” diyerek belki Tanrı kavramı üzerine boş hipotez bile uygulamayabilir.
Yani agnostik bir kişiye, gökten bir melek gelse ve “Beni Alemlerin Rabbi Tanrı gönderdi. Onu sana tanıtacağım. O gerçektir.” demiş olsaydı, agnostik, “Tanrı için boş hipotez üretiyorum. Böyle bir meleğin varlığı neden Tanrı’nın ispatı olsun? Tanrı’yı gözlerimizle görmemiz gerekir. Hatta boş hipotez bile üretmiyorum. Çalıştıracak deneysel bir test bile yok ortada. Ben ispatlanmış olarak kanatlı dev bir meleğin varlığı dışında şimdilik başka bir şey kabul etmiyorum. Bunun ötesini bilemeyiz.” diyecektir.
Yani, bir agnostik için gökten melek inmesi, ölüler ile konuşulması hiçbir şey ifade etmiyor.
6:111 Eğer Biz hakikaten onlara melekleri indirsek ve onlar ile ölüler konuşacak olsalar ve onların üzerine her şey de bölük bölük haşretsek yine iman edecek değillerdir. |
Ama biz agnostik kişilerin samimiyetsiz olduklarını ispat ediyoruz. “Eğer Allah varsa ve hesap günü varsa bile agnostisizm görüşleri ile Allah’a geçerli bir neden sunabilirim.” diye düşünüyorsanız, bugün biz bile sizin samimi olmadığınızı ispat ediyoruz.
Boş hipotez, bilimsel olarak henüz ispatlanmamış bir iddiayı otomatik olarak yanlış kabul etmektir.
Soru: Çoraplarım nereye gitti?
1.Hipotez: Görünmez uzaylılar çorapları çaldılar.
2.Hipotez: Çoraplar başkalaşıp bu paspasa dönüştüler.
Boş Hipotez: Çorapları uzaylılar çalmadı, paspasa da dönüşmedi. Ancak ispatı ile gerçeği bilebiliriz.
Hipotez: Kanserin en güçlü ilacı limondur.
Boş Hipotez: Kanserin en güçlü ilacı limon değildir. Ancak ispatı ile gerçeği bilebiliriz.
Eğer limonun kanser tedavisinin ilacı olduğunu hemen kabul edecek olursak, kanser tedavisi için çalışmalar yapmamıza gerek kalmaz. Limon gerçekten kanserin tedavisi ise boş hipotezi çürütmeye çalışırken bu gerçeğe de ulaşmış olacağız.
1.AŞAMA: Hipotez yalanlanır. Boş hipotez yapılır.
2.AŞAMA: Boş hipotez çürütülmeye çalışılır.
Hipotez: Canlılığı Tanrı yaratmıştır.
Boş Hipotez: Canlılığı Tanrı yaratmamıştır. Bunu araştırmamız ve ispat etmemiz gerekir. Ancak ispat ile gerçeği bilebiliriz.
Eğer canlılığı Tanrı’nın yarattığını hemen kabul edecek olursak, yaşamın kökenini araştırmamıza gerek kalmazdı. Aslında inançlı kişilerin “Tanrı’yı arama” işini bizler yapmış oluyoruz.
“Çoraplarım nereye gitti?” sorusunda bir kişinin gerçekle geldiğini düşünelim:
Birinci kişi bir delil getiremiyor.
İkinci kişi bir delil getiremiyor.
Üçüncü kişi kirli sepetindeki çorapları gösteriyor.
Gerçeklik: Çoraplar kirli sepetinde olduğu ispat edildi.
Yalanlamak isteyen kişi için boş hipotez uydurulmaya devam edilebilir:
Bu çoraplar kaybolan çoraplar mı, ispatın var mı?
Bu çorapların görüntüsünün aynı olması aynı çoraplar olduğunu kanıtlamaz, kesin olarak aynı olduğunu ispatlayabilir misin?
Bu boş hipotezlerin yalan olduğu ortaya çıktığında ise yeni boş hipotezler üretilebilir. Sadece basit bir “çoraplarım nerede?” sorusu için bile sonuçlanmayan bir süreçtir.
“Asla durmadığımız zaman bilim sürekli ilerler. Yani kanser tedavisi için en etkili yöntemin kemoterapi olduğunu yalanladığımız boş hipotezi çürütmeye çalıştığımızda daha etkili bir tedavi buluruz. Bulduğumuz tedavi için de aynı şeyi yapmaya devam edeceğiz. Bunun asla bir sonu olmayacaktır.”
Kanser tedavisi örneği gibi örneklerle bir kandırmaca yapılıyor. Sonu olmayan bir yol örneği verilmeye çalışılıyor ama bütün yolların bir sonu vardır. Yani, kanseri hemen iyileştiren bir ilaç üretildiğinde hala boş hipotez yapabileceklerini sanıyorlar.
Kanser için kesin, hemen tedavi eden bu ilaç bulunduğunda boş hipotez yapılamayacağı gibi Kuran’ın tanıttığı Tanrı da belirsizliği olan bir Tanrı değildir, gerçekliği açıklanan bir Tanrı’dır.
Yani, “Kanseri hemen iyileştiren bir ilaç üretildiğinde yine de yalanlayabiliriz” diyorsunuz.
Yolun sonuna geldiğinizi ama bir kişinin, “Yol sonsuza kadar devam ediyor” dediğini düşünün. Bu kişinin akıl düzeyi hakkında ne düşünürüz?
“Kanserin en etkili tedavisi ne?” sorusu da “Çoraplarım nerede?” sorusu da sonu olan sorulardır. X tedavisini henüz bulamamış olmanız o tedavinin en etkili tedavi olduğunu değiştirmez. Yalanlamayı sonsuz bir yol gibi göstermeye çalışıyorlar. Gerçeklik geldiğinde yalanlamaya devam eden kişilerin samimiyetsizliğini anlıyor musunuz? Çorapları kirli sepetinde gördüğünde yalanlamaya devam eden kişiler ile kanserin en etkili ilacını yalanlayan ve Tanrı’nın bütün gerçeklik ispatlarını yalanlayan kişiler arasında bir fark olmadığını anlamalısınız. |
Agnostikleri Bekleyen Acı Son
Öyleyse tahmin üzerine değil gerçek üzerine yaşayalım.
10:36 Onların çoğu tahminden başka bir şeye uymamaktadır. Tahmin ise gerçek açısından bir şey kazandırmaz. Allah onların yaptıklarını bilmektedir. |
Allah hiç kimseye haksızlık yapmayan bir Tanrı’dır.
10:54 Onlar azabı görünce pişmanlıklarını gizlerler, oysa onlar haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmedilmiştir. |
Allah, onlara haksızlık yapmıyor. Çünkü kendileri, “Bizler evrimleşerek oluşan canlılarız. Dünyada kaos var. Doğal seçilim var, güçlü güçsüzü yok eder.” demiyorlar mı? Tamam, cehennem aynen sizin dediğiniz gibi bunda bir adaletsizlik var mı? Cehennemdeki her insan, evrimdeki araform canlılardan oluşacak. E, senin evrimleştiğin araformun suçu neydi? Bu sefer de cehennemde sen araform olacaksın. Tam tarif ettiğiniz araformlara benzeyeceksiniz. Omurgasız canlılar değil miydi atalarınız? Onlar gibi iskeletsiz yağ kütlesi şeklinde yerlerde sürüneceksiniz. Bunun nesi haksızlık? Sizin tarif ettiğiniz şeyin başınıza gelmesi haksızlık mı? “Doğal seçilim var.” diyorsunuz, “Güçlü güçsüzü yok eder.” diyorsunuz. Tamam, cehennemde sizden güçlü olan her şey sizi parçalayacak. Bunun nesi haksızlık? Sizin tarif ettiğiniz şeyin başınıza gelmesi haksızlık mı? Yani, neyi nasıl kabul ettiyseniz, aynen başınıza gelecek. Bunda bir adaletsizlik göremiyoruz. Neden evrimin en güzel formuyla varolmayı istiyorsunuz? Neden meyveler en güzel haliyle evrimleşmiş olmasını arzuluyorsunuz. Bu seferki evrimde meyveler şeytan başı gibi olacak. 37:65 Meyveleri şeytanların başları gibidir. Meyveler bu sefer çirkin, iğrenç evrimleşmiş olamaz mı? Ne oldu? Neden haksızlık olsun bu? İşte ahmak şeytanın size anlattığı, sizin de beğendiğiniz yaratılış. Hiçbir haksızlığa uğratılmayacaksınız. |
İşte agnostisizm görüşünü benimseyenler de buna benzer bir şeyle karşılaşacaklar. Sizler “Tanrı bilinemez. Tanrı’nın merhametli olup olmadığını bilinemez. Tanrı’nın mükemmel olup olmadığı bilinemez.” demiyor musunuz? Tamam, madem Tanrı’nın şefkatli olup olmadığını anlayamıyorsunuz, o halde öyle muamele göreceksiniz. Sizler size iyilik yapan ile kötülük yapan iki kişi içinde nasıl insan olduklarını bilemeyeceğinizi söylüyorsanız, demek ki size iyi veya kötü davranmak fark etmeyecektir. Bunun nesi haksızlık? Sizin tarif ettiğiniz şeyin başınıza gelmesi haksızlık mı? Madem ki, Tanrı; güzellik, sanat sahibi bir Tanrı değil, o halde bilemediğiniz Tanrı bu sefer de çirkin ve iğrenç meyveler yaratacak size. Meyvenin tadı iğrenç, kokusu iğrenç. İçeceğiniz sular bu sefer sadece kaynar olacak asla soğumayacak. 56:93 İşte kaynar sudan bir ziyafet! Bunun nesi haksızlık? Sizin tarif ettiğiniz şeyin başınıza gelmesi haksızlık mı? Bu iğrençlik ve kötülük içerisinde yine aynı şeyi söyleyeceksiniz, “Tanrı’nın iyi mi yoksa kötü mü olduğunu bilemeyiz.” diyeceksiniz. Ne oldu? Bu sefer bilinemezcilik yapmayacak mısınız? Neden bir karara varabileceğinizi düşünüyorsunuz? Yine, “Bilemeyiz.” demeye devam etsenize? Bunca nimetin içerisinde, “Tanrı iyi mi bilemeyiz?” demiyor musunuz? Peki zulüm içerisinde neden, “Tanrı kötüdür.” demeyi düşünesiniz? Artık sizler için Tanrı hep bilinemez olacak. 17:72 Her kim bu dünyada kör olarak yaşamış ise, işte o ahirette de kör olacak, hatta yol bulmadaki şaşkınlığı dünyadan daha da beter olacak. |
“Eyvah bize! Demek ki, elçiler doğru söylemişler.” 36:52 demelerinin sebebi bu yüzdendir. Çünkü, kıyametin koptuğu anda dağların, gökyüzünün olağandışı olduğunu, büyük felaketin meydana geldiğini gördüklerinde, boş hipotez yapabilirlerdi, “Dağların, gökyüzünün parçalanması neden elçilerin doğru söylediğini kanıtlasın, ispat etmek gerekir.” diyebilirlerdi. Ama hayır, artık samimi olmanın vakti geldi. Ne oldu? Sizler melekleri görseniz bile boş hipotez üretecek kişiler değil misiniz? Kendiniz gibi bilim adamlarını toplayın ve bu felaketinin araştırmasını yapın ve boş hipotez üretin. “Göklerin parçalanması neden elçilerin, Kuran’ın doğru söylediğini kanıtlasın ki? Boş hipotez üretiyoruz. Biz şu anda sadece göklerin parçalandığını gerçek olarak kabul ederiz. Bunun dışında bir Tanrı’nın varlığını ispatlanamaz, bilinemez.” desenize. |
Bir ziyafete davet edildiğinizi düşünün. Bu ziyafette çok güzel yemekler, içecekler, kokular, sanatsal dekorasyonlar görüyorsunuz. Şimdi akıldan yoksun kişinin, “Bu evin sahibinin kalite anlayışını bilemeyiz. Damak zevkinin olup olmadığını bilemeyiz. Misafirlerini düşünüp düşünmediğini bilemeyiz. Burnunun koku alıp almadığı konusunda şüpheliyim.” dediğini düşünün. Ey akılsızdan da daha akılsız adam! Madem ki ev sahibinin bu niteliklerini görmekten yoksunsun o halde sen bir sonraki ziyafete davet edilmeyeceksin. Ev sahibi öyle misafirperver ki; şimdi seni kovmayacak ve sen, ziyafetin tadını son kez çıkar ve saygısızlık yapmaya devam et ama bir daha ziyafete davet edilmeyeceksin. |
Söyler misiniz, size söven ve iltifat eden iki kişiyi ayırt edebilir misiniz? Bu iki kişi için de, “Nezaketli olup olmadıklarını bilemem.” diyen birisinin akıl düzeyi hakkında ne düşünürsünüz? Böyle de Tanrı’nın bütün nezaketine rağmen “O’nun iyi olup olmadığını bilemem.” diyen birisine demek ki iyi davranmak veya kötü davranmak arasında fark olmayacaktır. |
Detay İçin “Agnostisizmin Geçersizliği“ Yazısını Okuyabilirsiniz.
Gerçek Gizlidir Ama Karmaşık Değildir
Hakikat, bedihi(apaçık görülen) değildir ama karmaşık da değildir.
Burada ne yazdığını okuyabilir misiniz?
Şimdi, gözleri bozuk ve gözlükten habersiz insanların içerisinde olduğunuzu düşünün. Siz gözlüğünüzü takıyorsunuz ve ne yazdığını onlara söylüyorsunuz.
Bu kişilere, “Burada karmaşık bir olay yok. Burada “sevgi” yazıyor. Bu işin gerçeği budur.” diyorsunuz.
Bu kişiler ise sizinle alay ederek, “Bütün toplum olarak bir şifreyi çözmeye çalışıyoruz. Şimdilik “K, Y, F, X” harflerini çözmeyi başardık. Bu kadar insan üzerinde çalışırken gerçeği bulduğunu söylüyor. Kovun şunu!” diyorlar.
“Bu işin gerçeği budur. Bulduğunuz şeyler gerçeği değiştirmeyecek, bütün hepiniz bir mantıkta ortaklaşsanız bile gerçek böyledir.”
Bu kişilerin akılsızlığı hakkında ne düşünürsünüz?
Bu kişiler öyle akıldan yoksundurlar ki; sadece gerçeği inkar etmekle kalmazlar, gerçeği gösteren gözlükleri de hakir görürler.
2:87 Size her ne zaman bir peygamber nefislerinizin hoşlanmayacağı bir şey getirse siz büyüklük taslayacak; bir kısmını yalanlayacak bir kısmını da öldürecek misiniz? |
Şimdi, bedihi(apaçık) olan gerçeği nasıl görebilirler ki?
Herkes Yanlış Bir Sen Mi Doğrusun?
Taş Put = Evrim = Güneş
Allah hiçbir zaman batılları(yalanları) kompleks(karmakarışık) yapmamıştır.
İnkarcılar aslında bunu yapmaya çalışıyorlar. Eğer hesap günü gelirse, “Allah’ımız böyle kompleks, inkar edilmesi çok bilgi gerektiren bir şeyi kabul ettiysek, bizim suçumuz ne?” diyebilecekleri bir şey uydurmaya çalışıyorlar.
Oysa bir taş putun yalan olduğu ne kadar açıksa, evrim de o kadar açıktır.
Taş putun işçiliği önemsizdir. Bir taş putta çok işçiliğin olması onu daha önemli hale getirmez. Sonuç olarak gerçek değildir.
Yani, “Evrim konusu çok karmaşık, çok bilgi isteyen bir konudur. Anlamak üst düzey biyoloji, sitoloji tahsili gerektirir.” sözü yalandır.
Bunu söyleyenler hesap gününde, “Allah’ımız böylesine üst düzey eğitim gerektiren bir batılı karşımıza sen çıkardın. Şimdi inkar ettiysek bizim ne suçumuz var?” diyebileceklerini sanıyorlar.
Oysa daha şimdiden biz size söylüyoruz, “Evrim en cahilin bile inkar edebileceği kadar beyinsizce bir uydurmadır.”
Şimdi hiçbir bahanenizin kalmadığını iyice anlayın.