Çocukluğumuzdan beri güzel bir şeymiş gibi anlatılan; kendini çöllere atan, dağları delen akıl hastalarının hikayelerinin toplumdaki insan ilişkilerine nasıl zarar verdiğini, insan ilişkilerinin katili romantizm belasının ne anlama geldiğini öğrenin.
Şeytan’ın kişiliği: Romantizm
Bir krallıkta çalışan hizmetçiler vardır. Bu hizmetçiler farklı farklı görevleri yerine getirmekle sorumludurlar. Ta ki vazifelerini yerine getirsinler ve krallıkta yaşamaya devam etsinler.
Bu hizmetçilerden akılsız bir hizmetçi asli vazifesini terk eder ve diğer bir hizmetçi için bir takım gösteriler yürütmeye başlar.
Diğer hizmetçi uğruna; dağlarda koşar, çiçekler toplar, şarkılar söyler, danslar eder. Krala karşı görevlerini terk etmiş ve diğer hizmetçiyi memnun etmeye çalışmaya koyulmuş.
Aklı başında olan diğer hizmetçi, akılsız hizmetçiye, “Benim için sergilediğin bu gösteriler öyle ki beni rahatsız ediyor. Çünkü Kral bunu işittiğinde belki seninle birlikte beni de krallığından kovacak. Öyleyse sen aklını başına al ve krala karşı vazifelerini yerine getir. Kral da bizi kovmaz ve hem biz de kavuşuruz. Böyle yapmaya devam edeceksen hem ben senden uzağım.” der.
Akılsız hizmetçi, “Ben ki, kral dururken senin için çabalıyım ve sen ben isteme! Öyleyse sen kıymet bilmez bir nankörsün. Şimdi sana elimden gelen her şeyle cefa vermek için çabalayacağım.” der.
Yahut Ferhat’ın öldüğünü duyunca kendini kayalardan atan Şirin gibi diğer hizmetçi de akıldan yoksun olursa ikisi de krallıktan kovulacaktır.
Çünkü iki hizmetçi de asli görevlerini terk etmişler, kendi hevalarına göre yaşamaya koyulmuşlar. Böylelerinin krallığın halkının içerisinde yeri olmadığı ortadadır.
Şimdi aklı başında bir kadının, kendisi için değil Kral için çabalayanı seçeceği kesindir. Öyle ki kendisi için dağı delen kişi yerine Kral için bir kuşa su vereni tercih edecektir.
Diğer hizmetçi için hiçbir şey yapmayacak mı? Evet, hiçbir şey yapmayacak. Eğer gerçekten seviyorsa daha çok Kral için çalışmalı ve hem bu çalışkan hizmetçiye Kral mükafat verecek, daha güzel bir ev verecek böylece sevdiği diğer hizmetçi ona, “Kral’ın gözdesi olduğun için senden hiç ayrılmak istemem. O’nun için yaptığın hiçbir şey mükafatsız kalmıyor ve senin sayende ben de güzel mükafatlar içerisinde yaşıyorum.” diyecektir.
Bu hizmetçi Kral’ı kızdırdığında, “Şimdi yaptığın akılsızlıklar yüzünden Kral seni cezalandırırken ben senden uzağım. Aklı başında olmalıydın.” diyecektir ve yapması gereken doğru tercih de böyle olmalıdır.
Savaş zamanı bir asker, ordunun ve kendi canının emanet edildiği komutanın aklına güvenmesi ile onun yanında huzur bulur. “Komutanım verdiği emirler ile ordusunun yok yere gitmemesi üzerine düşünür durur. Öyleyse benden daha akıllı olan şu adama tabi olmak şimdi verilecek en doğru karar olur.” der ve komutanın aklını kendi aklının yerine koyar.
Komutan konaklamak için, “Şu derenin içerisine çadırlarınızı kurun.” der ve askerler soğuktan telef olur. Hayatta kalan asker komutanının aklından şüphe eder ve “Komutanım çadırların içerisini su ile dolduralım mı?” der. Komutan, “Harika bir fikir! Öyle yapalım.” der.
Şimdi askerin şüphesi kalmamıştır ki, komutan akılsız adamın biridir.
Bu askerin akıllı bir komutan görme arzusu için uyguladığı test gibi kadın da erkeğe, “Şimdi benim için dağı deler misin?” diyor.
Akılsız erkek de “Harika fikir! Bunu yapacağım.” diyor. Sonra komutan, “Çadırları su ile dolduralım diyen sendin, şimdi beni neden komutanın olarak kabul etmiyorsun?” demesi gibi erkek de kadına, “Senin dediğin gibi dağı deldim, şimdi beni neden istemiyorsun?” diyor. Böylece akıldan yoksunluğunu defalarca gösteriyor.
Bu tür romantik hikayelerin tutacak hiçbir yanı olmadığını gösteriyorum. “Sevdiği kadın uğruna su getirmek için dağı deliyor, bunun nesi kötü?” sorusu için diyorum ki, eğer bu akılsız davranışı ve Kral’a ihaneti doğru göstermek için hoş bir sebep koyuyorsanız, “Şirin öldü, sen boşuna dağı deliyorsun.” denildiğinde o kişi, “Ben zaten şehre su getirmek gibi bir vazifeyi yerine getiriyorum. Şirin belki Kral’ın vazifesini yerine getirdiğim için beni isteyecekti ama ben görevime devam edeceğim.” derdi ama zaten tutkusundan başka bir amacı da yoktu.
Kime Akıllı Denir?
Kadın, Kral’a sadık hizmetçi olan erkeği seçtiği gibi Kral’a ihanet ettiğinde terk edecektir.
“Ne yani, her zaman sadık bir hizmetçi olarak mı yaşamamız gerekiyor?” Bugün su içtiğin için yarın su içmeyi bırakmadığın gibi Kral’a her gün itaatkar hizmetçi olmak gerekiyor.
Akıllı kadın, mermer gibi üzerine su dökülünce o suyu üzerinden akıtıyor. Kendisi için bir şey talep etmiyor ama her şeye sahip oluyor.
Diyelim ki bir erkek, Allah için değil kadın için tektaş yüzük alıyor, şarkı söylüyor… Biliyoruz ki bunu devamlı yapamayacak.
Madem ki kadının bu erkeği seçmedeki sebepleri bunlar, bunların bittiği yerde seninle olmak için bir sebebi kalmıyor.
Bu durumda akılsız romantik erkek, “Ben senin için neler neler yaptım, şimdi mükafatım nedir?” diye soruyor.
Ama akıllı kadın, Allah için yaşayan bir erkeği hayatına almış ve sonra bu erkeğin Allah’tan koptuğunu gördüğünde hayatında istemediğini söylemiş olsaydı.
Bu erkek de, “Ben senin için neler neler yaptım, şimdi mükafatım nedir?” demiş olsaydı. Bu durumda akıllı kadın, “Senin yaptığın her şey Allah içindi. Öyleyse mükafatını git ve O’ndan al. Benim sana minnet edeceğim hiçbir şey yok.” diyecektir.
Böyle akıllı bir erkeğin de yaptığı her şey Allah için olduğundan, dağ delmek gibi boş vazifelerle uğraşmamış hem şehre su getirmek gibi güzel bir amaç varsa bunu tek başına boş gösterilerle değil mütevaziyetiyle insanlardan yardım alarak, olaylara akılcı bakıp belki boru döşenerek ve yıllarca uğraşmak yerine kısa sürede bu ihtiyacın giderilmesi için çabalar ve zaten böyle akıllı bir insanın hayatında olmasını kadın arzu ederdi.
Şimdi akılsızlığını görmeyen kör adam, bunca çabalarından sonra; kadını Kral’ın ona verdiği bir lütuf değil de kendi çabalarıyla hak ettiği ve onunla olmaya mecbur bir şey olarak görecek.
Kadın, “Seni istemiyorum.” dediğinde ise, akıldan yoksun bu erkek, “Ben senin için dağ deldim, artık istemesen bile benimsin.” diyerek elde ettiği bir şey değerinde hak sahibi olduğunu iddia edecektir.
Oysa bu kişi Allah için bu işi yapmış olsaydı, elinde böylesine kibirleneceği hiçbir şey olmayacaktı.
Öyleyse bu beyinsiz erkek için “sevgisi uğruna” demek yerine “kibri uğruna” bu işi yaptı demek doğru olacaktır.
Çünkü bu işi, “Ben seversem böyle severim. En iyi ben severim.” kibrini göstermek uğruna yıllarını verip dağı delecek derecede bir psikopat olduğunu görüyoruz.
Oysa aynı işi Allah için yapmış ve hiçbir karşılık beklemeden yapan bir kişiyi bir kadın sevdiğini ve hayatında ona arkadaşlık yapmasını söylediğinde bu kişi, “Allah’ım bana rahmet etti ve senin gönlüne beni koydu, yoksa benim böyle bir şeyi yapmaya asla gücüm yetmezdi.” diyecektir ve bütün övgüleri üstüne su atılan mermer gibi kaydırıp Allah’a çıkaracaktır.
Şimdi “aşkından”, “sevgisi uğruna” söylemlerinin “kibri uğruna”, “kadını aşağılamak için” olduğunu anlıyoruz.
Çünkü gerçekten seven bir kişi, “Seni sevdiğim için şunu şunu yaptım.” demeyeceğini, Allah’a karşı bile, “Allah’ım benim yaptığım şeylerin senin gözünde ne değeri var. Bir soluktan ibaretim. Verdiğin tek nimete bile değer bir şey yapabilmiş değilim. Öyleyse bana verdiğin her şey hak ettiğim için değil Senin sonsuz rahmetinden ikramındır.” demesi doğrudur.
Şimdi kibirlenmek için “Ben seversem böyle severim. En iyi ben severim.” demek için dağı delen akılsızdan da akılsız adama, “Dağı delmende sana yardım edeyim.” diyen birisi olsa ona, “Defol! Senin yardımına ihtiyacım yok. Ben seversem yardımsız dağı delerim. Hiç kimseye ihtiyacı olmayan birisiyim ben. Ben öyle yüce birisiyim ki kimse benden daha iyi sevemez.” diyecektir.
Şekilde Akıllı Kalpte Akılsız
Sadece Allah’ı memnun etmek için şehir halkına su getirmek için dağdan su getiren bir kişiye kadınlar aşık oluyor.
Bunu gören akılsız erkek, sadece kadını elde etmek için dağı delmeye başlıyor. Uzun süren çalışmaları sonunda kadına giderek, “Bak senin için dağı deldim. Öyleyse şimdi sen benim olacaksın.” diyor. Kadın bunu kabul etmediğinde ise, “Sen benim mükafatımı vermiyorsun, nankör ve kötü bir kadınsın. Öyleyse sana kötülük yapacağım.” diyor.
Bu, akıllı davranışı sadece taklit etmektir. Çünkü akıllı davranış salt olarak akıllıcadır, mükafat gerektirmez.
Ama akılsız kişi, akıllı davranışta bulunan kişinin mükafatı ile o davranışı bağdaştırır.
Yani, Allah rızası için bağışta bulunan bir kişi zengin olabilir ama her bağış yapan zengin olamaz.
Akılsız kişi ise bu davranışı taklit ederek zengin olacağını düşünür. Ama daha da fakirleştiğinde ise “Sen nasıl bir Tanrı’sın ki bana ihanet ettin.” diyerek Allah’ı suçlar.
Oysa bu davranışın kadını kibirle elde etmek için dağı delmekten farkı yoktur.
Dağı deldiğinde, “Kadını hak ettim. Tanrı bu kadını bana vermeye mecburdu. Tanrı’nın rahmetine ihtiyacım yok, ben kendim hak ederim.” diyor.
Bağış yaptığında ise, “Ben zaten çok cömert birisiyim. Tanrı, parasını dağıtmak için bana muhtaç. Tanrı’nın rahmetine ihtiyacım yok. Herhalde ben Tanrı’dan daha çok bağışta bulunuyorum.” diyor.
Bu durumda “romantizm” şu anlama geliyor:
Kendisinin Allah’a ihtiyacı olmadığını, kendi çabalarıyla kadını elde edebileceğini ve kibirlenerek, “Seni elde ettim.” diyebilmek için yürütülen “benliğin şirk koşulması” faaliyetine “sevgi”, “kutsal aşk” adı vermektir.
Çözüm Nedir?
Şimdi kadınların, “İdam istiyoruz!” pankartları çok samimiyetsizcedir.
Çünkü, bir “zombi fabrikası” var ve yeni zombiler üretmeye devam ediyor ama insanlar sokağa çıkıp, “Zombileri idam ile yok edelim!” diye pankart açıyorlar.
Doğrusu, “Zombi üretmeyi durdurun!” olamalıydı.
Durum böyleyken, “romantik masallarla”, “darwinist ideolojiyle” yetiştirilen erkeklerin akıllı olmasını mı bekliyorsunuz?
Doğru pankart, “Allah’ı Seven Erkekler İstiyoruz!”, “Kuran’a Uyan Erkekler İstiyoruz!” olmalıydı.
Böyle erkeklerden oluşan toplumda kadınlar istediği erkekle gönül rahatlığıyla arkadaşlık edebilir. İstediği erkeği rahatlıkla hayat arkadaşı olarak seçebilir ve rahatlıkla arkadaşlığını bitirebilir.
Kuran’da evlenmek, boşanmak çok kolaydır. Ama düşünür müsünüz ki kadın imanlı bir erkeği zaten hayatından çıkarmayı istemez.
Demek ki kadın arkadaşlığını bitiriyorsa bu durumda ya erkeğin imanında sorun vardır ya da erkek imanlı olmasına rağmen kadın terk ediyorsa, bu durumda da kadın bu imanı göremediği için erkek gönül rahatlığıyla arkadaşlığını bitirmeyi isteyecektir.
Ama; darwinist, romantik bir erkek başa beladır. En başından kadını bir arkadaşlık, gönül rızası değil hak ettiği bir şey eşya olarak görüyor. “Benim param, kaslarımdan dolayı benimle.” diyor. Ayrıldığında ise “Beni terk etmesi için hiçbir sebep yok. Amacı beni aşağılamak. Şimdi ondan intikam alacağım.” diyor.
Şimdi; darwinist, imansız kadın grupları, “İdam Gelsin!” diyerek yürüyüş yapıyorlar. Ama bir zombinin nasıl cezalandırıldığı önemsizdir. Önemli olan o zombinin hiç üretilmemesidir.
Görülüyor ki; Kuran Müslümanı akıllı bireyler ile rahat, huzurlu insan ilişkileri olan bir toplum oluşturulabiliyor.
Bunun dışında; dağı delen, çöllere kendini atan, çocuklar gibi yerlerde tepinerek ağlayan herifler çoğalıyor.
Bu akılsız erkekler, erkekler içinde büyük sorundur. Bu beyinsiz erkekler, toplumdaki bütün insan ilişkilerinin katilleridir. Şimdi bir kadın karşısına akıllı bir erkek gelse bile yeni bir arkadaşlık kurmaya korkuyor.
Neden şeytanın kişiliği?
Şeytan da kendisine verilen her şeyi kendi ibadetlerinin hak edilmiş bir mükafatı olarak görüyor.
Oysa akıldan yoksun şeytanın kendi çabasıyla hak ettiği hiçbir şeyi yok. Ateşten veya çamurdan olmak tamamen Allah’ın karar vereceği bir şey ve bu iki maddenin birinin daha üstün olmasının hiçbir anlamı yok. Tek üstün Allah ve O’nun vereceği kararlar.
Şeytan bu romantik bakışıyla “Ben sana gece gündüz kulluk ederken yeni yarattığın Adem nasıl benden üstün olsun? Sen benim hak ettiğimi bana vermedin ey Tanrı! Sen bana ihanet ettin, aşkıma ihanet ettin. Ben de bundan sonra seni sevmiyorum bakalım şimdi ne yapacaksın?” diyerek kendi yaptıklarıyla hak ettiği karşılığın elinden alındığını Allah’ın ona haksızlık yaptığını düşünüyor.
Şeytanın bu ruh halinin adı romantizmdir. Bugün de romantik bir erkeğe kadın, “Seni hayatımda istemiyorum. Buna hakkım var mı?” dediğinde, şeytan erkek, “Hayır, ben seni hak ettim. Şimdi yeni tanıştığın bu erkeği benim yerime nasıl koyarsın? Ben sana çiçek aldım, dans ettim, şarkı söyledim ve seni hak ettim. Artık benden ayrılamazsın.” diyor.