Anasayfa » Agnostisizmin Geçersizliği

Agnostisizmin Geçersizliği

Agnostisizmin Geçersizliği” yazısını PDF olarak okuyabilirsiniz.

Gerçeğin Ne Demek Olduğunu Anlamak

30 milyon yıllık günümüzdeki haliyle aynı pelikan gagası1 yerine istediğimiz örneği koyabiliriz. İstediğimiz fizik yasasını, istediğimiz doğadan bulunan bilimsel bir delili.

Mantık ile açıklama getirme sayısı daha da artırılabilir. Binlerce açıklama getirilse bile gerçek böyle bir şey değildir.

Bilinmezcilik düşüncesi de diğer mantık ile yapılan açıklamalardan farksızdır. Diğer düşünceler gibi gerçek değildir. Gerçek böyle bir şey değildir.

Bu sorulara benzer sorular sormak mümkün; bu gibi sorulara mantığımız ile sınırsız cevaplar uydurabiliriz.

Mantık ile yaratılış hikayelerini istediğimiz kadar uydurabiliriz.

Boş Hipotezin Geçersizliği

Boş Hipotez, agnostisizm görüşü için önemlidir. Agnostisizm, “Boş hipotez, çalıştırılacak deneysel bir testimiz olduğunda mantıklıdır.” diyerek belki Tanrı kavramı üzerine boş hipotez bile uygulamayabilir.

Yani agnostik bir kişiye, gökten bir melek gelse ve “Beni Alemlerin Rabbi Tanrı gönderdi. Onu sana tanıtacağım. O gerçektir.” demiş olsaydı, agnostik, “Tanrı için boş hipotez üretiyorum. Böyle bir meleğin varlığı neden Tanrı’nın ispatı olsun? Tanrı’yı gözlerimizle görmemiz gerekir. Hatta boş hipotez bile üretmiyorum. Çalıştıracak deneysel bir test bile yok ortada. Ben ispatlanmış olarak kanatlı dev bir meleğin varlığı dışında şimdilik başka bir şey kabul etmiyorum. Bunun ötesini bilemeyiz.” diyecektir.

Yani, bir agnostik için gökten melek inmesi, ölüler ile konuşulması hiçbir şey ifade etmiyor.

6:111 Eğer Biz hakikaten onlara melekleri indirsek ve onlar ile ölüler konuşacak olsalar ve onların üzerine her şey de bölük bölük haşretsek yine iman edecek değillerdir.

Ama biz agnostik kişilerin samimiyetsiz olduklarını ispat ediyoruz. “Eğer Allah varsa ve hesap günü varsa bile agnostisizm görüşleri ile Allah’a geçerli bir neden sunabilirim.” diye düşünüyorsanız, bugün biz bile sizin samimi olmadığınızı ispat ediyoruz.

Boş hipotez, bilimsel olarak henüz ispatlanmamış bir iddiayı otomatik olarak yanlış kabul etmektir.


Soru: Çoraplarım nereye gitti?

1.Hipotez: Görünmez uzaylılar çorapları çaldılar.

2.Hipotez: Çoraplar başkalaşıp bu paspasa dönüştüler.

Boş Hipotez: Çorapları uzaylılar çalmadı, paspasa da dönüşmedi. Ancak ispatı ile gerçeği bilebiliriz.


Hipotez: Kanserin en güçlü ilacı limondur.

Boş Hipotez: Kanserin en güçlü ilacı limon değildir. Ancak ispatı ile gerçeği bilebiliriz.

Eğer limonun kanser tedavisinin ilacı olduğunu hemen kabul edecek olursak, kanser tedavisi için çalışmalar yapmamıza gerek kalmaz. Limon gerçekten kanserin tedavisi ise boş hipotezi çürütmeye çalışırken bu gerçeğe de ulaşmış olacağız.


1.AŞAMA: Hipotez yalanlanır. Boş hipotez yapılır.

2.AŞAMA: Boş hipotez çürütülmeye çalışılır.


Hipotez: Canlılığı Tanrı yaratmıştır.

Boş Hipotez: Canlılığı Tanrı yaratmamıştır. Bunu araştırmamız ve ispat etmemiz gerekir. Ancak ispat ile gerçeği bilebiliriz.

Eğer canlılığı Tanrı’nın yarattığını hemen kabul edecek olursak, yaşamın kökenini araştırmamıza gerek kalmazdı. Aslında inançlı kişilerin “Tanrı’yı arama” işini bizler yapmış oluyoruz.

“Çoraplarım nereye gitti?” sorusunda bir kişinin gerçekle geldiğini düşünelim:

Birinci kişi bir delil getiremiyor.

İkinci kişi bir delil getiremiyor.

Üçüncü kişi kirli sepetindeki çorapları gösteriyor.

Gerçeklik: Çoraplar kirli sepetinde olduğu ispat edildi.

Yalanlamak isteyen kişi için boş hipotez uydurulmaya devam edilebilir:

Bu çoraplar kaybolan çoraplar mı, ispatın var mı?

Bu çorapların görüntüsünün aynı olması aynı çoraplar olduğunu kanıtlamaz, kesin olarak aynı olduğunu ispatlayabilir misin?

Bu boş hipotezlerin yalan olduğu ortaya çıktığında ise yeni boş hipotezler üretilebilir. Sadece basit bir “çoraplarım nerede?” sorusu için bile sonuçlanmayan bir süreçtir.

“Asla durmadığımız zaman bilim sürekli ilerler. Yani kanser tedavisi için en etkili yöntemin kemoterapi olduğunu yalanladığımız boş hipotezi çürütmeye çalıştığımızda daha etkili bir tedavi buluruz. Bulduğumuz tedavi için de aynı şeyi yapmaya devam edeceğiz. Bunun asla bir sonu olmayacaktır.”

Kanser tedavisi örneği gibi örneklerle bir kandırmaca yapılıyor. Sonu olmayan bir yol örneği verilmeye çalışılıyor ama bütün yolların bir sonu vardır. Yani, kanseri hemen iyileştiren bir ilaç üretildiğinde hala boş hipotez yapabileceklerini sanıyorlar.

Kanser için kesin, hemen tedavi eden bu ilaç bulunduğunda boş hipotez yapılamayacağı gibi Kuran’ın tanıttığı Tanrı da belirsizliği olan bir Tanrı değildir, gerçekliği açıklanan bir Tanrı’dır.

Yani, “Kanseri hemen iyileştiren bir ilaç üretildiğinde yine de yalanlayabiliriz” diyorsunuz.

Yolun sonuna geldiğinizi ama bir kişinin, “Yol sonsuza kadar devam ediyor” dediğini düşünün. Bu kişinin akıl düzeyi hakkında ne düşünürüz?

“Kanserin en etkili tedavisi ne?” sorusu da “Çoraplarım nerede?” sorusu da sonu olan sorulardır.

Çoraplar kirli sepetindedir.
Kanserin en etkili tedavisi “x” tedavisidir.

X tedavisini henüz bulamamış olmanız o tedavinin en etkili tedavi olduğunu değiştirmez.

Yalanlamayı sonsuz bir yol gibi göstermeye çalışıyorlar. Gerçeklik geldiğinde yalanlamaya devam eden kişilerin samimiyetsizliğini anlıyor musunuz?

Çorapları kirli sepetinde gördüğünde yalanlamaya devam eden kişiler ile kanserin en etkili ilacını yalanlayan ve Tanrı’nın bütün gerçeklik ispatlarını yalanlayan kişiler arasında bir fark olmadığını anlamalısınız.

Kuran İnanç Meselesi Değil Kesin Gerçektir

Ünlü evrimsel biyolog Richard Dawkins’in yaşamın başlangıcı ile ilgili sözleri:

“Yaşamın nasıl başladığı hakkında hiç kimsenin bir bilgisi yok. Olay şu şekilde gerçekleşmiş olabilir. Bundan çok uzun zaman önce evrenin herhangi bir yerinde bir medeniyet çok yüksek teknoloji sahibi olacak şekilde evrimleşmiş olabilir ve bir hayat formu dizayn edip dünyamızdaki yaşamın tohumlarını atmış olabilirler. Bu da bir olasılıktır. Bio-kimya ve moleküler biyolojinin detaylarını incelendiğinde bunu yapan tasarımcıya ait bir imza bulabilirsiniz ve bu tasarımcı çok üstün bir akla sahip ve evrenin başka bir yerinden bir varlık olabilir.” Kaynak: Video


“Evrimsel görüş ile Kuran görüşünün ne farkı var?”

Evrimsel görüşün dayandığı bir temel yok, yani evrimsel görüşten isteyebileceğimiz bir gerçeklik kanıtı yok, keşfettikleri şeyleri kendine gerçeklik kanıtı olarak sunmaya çalışıyorlar. Örneğin; Dünyanın coğrafi kutupları keşfedildiğinde, “Demek ki Dünya’nın dönüş yönünü bu sağlıyor.” diyorlar, farklı bir sonuç çıksaydı bunu da öyle olduğu için kabul edeceklerdi.

Kuran görüşünde ise dayandığı bir temel var.

Yani, “Dünyanın coğrafi kutuplarını keşfettik, bu yüzden Dünya saat yönünün tersine dönüyor.” demek ile “Baklalı köyündeki dut ağacını keşfettik, bu yüzden Dünya saat yönünün tersine dönüyor.” iddiası arasında fark yoktur.

Kuran görüşünde dayandığımız bir kaynak olduğu için gerçekliğimiz test edilebilir durumdadır.

Yani, “Güneş’in doğudan doğmasını Kuran’da anlatılan Tanrı sağlar.” ifadesi, gerçeklik ispatı istenebilecek bir görüştür.

Bu yazıda, Allah’ın her zaman uyguladığı gerçeklik metodunu anlamaya çalışacağız.

Kuran’da uygulanan gerçeklik metodunda Kuran dışındaki bütün yolları fikren iptal edilmesi vardır. Yani, samimi gerçeği arayan birisi için seçebileceği başka yol bırakmıyor.

Samimiyetsiz kişilerse diğer yollar akla uygun olmasa da seçmeye devam edeceklerdir. Kuran sadece diğer yolları iptal etmekle kalmıyor, diğer yollara uyan kişilerin samimiyetsiz olduklarını ispat ediyor. Yani Kuran dışında bir yol seçenler samimiyetsizlikle damgalanıyor.

Bu yazıda; Kuran’ın bilimsel gerçekliğinin yanında Kuran dışındaki yollara uyanların samimiyetsiz olduklarının ispatı yapılmaktadır.

Gerçeğe ulaşmanın iki yolu vardır. Birincisi, yalan görüşün geçersizliğini ispatlamak; ikincisi, yalan görüşü savunanların samimiyetsiz, yalancı olduklarını ispatlamaktır.

İbrahim, önce yalan olan putları kırdı, parçaladı; sonra, putlara inanan kişilerin samimiyetsiz olduklarını ispatladı.

(1)Putları kırdı ve (2)”Büyük olan puta sorun, konuşup o size anlatsın.” dedi, bu kişiler, “Putlar konuşamazlar ki.” dediler. Eğer samimi olsalardı putlarla konuşmaya çalışmaları gerekirdi.

Bu yazı, Kuran’ın gerçekliğinin kanıtı ve Kuran’ın gerçekliği kabul etmeyenlerin samimiyetsiz olduklarının ispatıdır.



“Belki ileride Dünya’nın dönüş yönünü değiştirebiliriz.”, “Belki ileride bir tanecik canlı hücre yaratabiliriz.”

Bakın, gerçekliği hakkında konuştuğumuz Kuran’ın, “Tanrı’dan başkası hiçbir şey yaratamaz.”, “Ölüleri Tanrı’dan başkası diriltemez” gibi iddialarının gerçekliğini nasıl bilebiliriz.

Örneğin, bir kişi “Benden başka hiçbir insan uçamaz.” deseydi, o kişiye inanmak için önce hiç kimsenin uçamadığına değil, o kişinin uçabildiğine bakardık.

Tanrı her dönem bu metot ile gerçekliğini gösterdi.

İsa, Tanrı’yı tanıttığında “Ölüleri Tanrı’dan başkası diriltemez” iddiasının gerçekliği için kimsenin ölüleri diriltemediğini göstermekle yetinmedi. Tanıttığı Tanrı, gerçekliğini İsa’nın eliyle ispat ederek ölüleri diriltti.

“Ama biz buna inanmıyoruz.”

Bu olayın yaşandığına inanmadığınızı sormuyorum. Bir gerçeklik metodu açıklaması yapıyorum.

Eğer bugün İsa’nın, gözlerinizin önünde ölü bir insanı dirilttiğini görmüş olsaydınız, bu sizin için bir şey ifade eder miydi?

İsa’nın ölüyü dirilttiğine inanmadığını söyleyen kişiler için daha önemli soru bu, “Bugün bunu görmüş olsaydınız, inanır mıydınız?”

Cevabı, “Evet, bugün gözümle görürsem, O kişinin tanıttığı Tanrı’ya inanırım.” diyen bir kişi bu gerçeklik metodunu kabul etmiş oluyor.

Cevabı, “Hayır, bugün gözümün önünde bir kişi ölüyü diriltse, neden O’nun tanıttığı Tanrı’ya inanayım ki? Dünyanın dönüş yönü gibi buna da bir açıklama getiririz ve inkar etmeye devam ederiz.” diyen birisi ise neden “İsa ölüleri diriltmedi, bu olay tarihte yaşanmadı.” diyor ki?

Böyle bir kişi için bugün bu olay yaşandığında bile onun için bir şey ifade etmiyor.

Eğer bu gerçeklik metodunu anladıysanız, Kuran’da Tanrı, yaratılış için “Ol emrim ile hemen olur” diyor. Evrimsel bir sürece ihtiyaç duymadığını anlatıyor.

Bunun için Musa asasının yılana dönüştüğünü göstererek tanıttığı “hemen yaratabilen Tanrı’nın” gerçeklik ispatını yapıyor.

“Ama biz buna inanmıyoruz.”

Bu olayın yaşandığına inanmadığınızı sormuyorum. Bir gerçeklik metodu açıklaması yapıyorum.

Eğer bugün Musa’nın asasının, gözlerinizin önünde yılana dönüştüğünü görmüş olsaydınız, bu sizin için bir şey ifade eder miydi?

Musa’nın asasının yılana dönüştüğüne inanmadığını söyleyen kişiler için daha önemli soru bu, “Bugün bunu görmüş olsaydınız, inanır mıydınız?”

Cevabı, “Evet, bugün gözümle görürsem, O kişinin tanıttığı Tanrı’ya inanırım.” diyen bir kişi bu gerçeklik metodunu kabul etmiş oluyor.

Cevabı, “Hayır, bugün gözümün asa yılana dönüşmüş olsaydı, neden Onun tanıttığı Tanrı’ya inanayım ki? Dünyanın dönüş yönü gibi buna da bir açıklama getiririz ve inkar etmeye devam ederiz.” diyen birisi ise neden “Musa’nın asası yılana dönüşmedi, bu olay tarihte yaşanmadı.” diyor ki?

Böyle bir kişi için bugün bu olay yaşandığında bile onun için bir şey ifade etmiyor.

“Peki, ben bu gerçeklik metodunu kabul etmiş olsam bile bugün bana Kuran’ın bu iddialarının gerçekliğini gösterebilecek misin?”

Bunu kesinlikle alacaksınız. Bakın, bugün vereceğim en basit gerçeklik ispatları -eğer görürseniz, Musa’nın asasından daha az etkileyici olmayacak.

“Geçmişte yaşanmış gerçeklik olayını örnek verme, bugün bize gösterebileceğin gerçeklik ispatlarını göster.” diyorsunuz.

Bakın, tanıttığımız Tanrı Rabb’imiz canlıları bir anda yaratabilen, göz kırpma süresinde yaratabilen bir Tanrı’dır.

54:49 Hiç şüphesiz, biz her şeyi bir kader ile yarattık.
54:50 Bizim icraatımız, bir göz kırpmak gibidir.

Söyler misiniz, eğer İsa karşınızda gerçeklik kanıtlarını (mucizelerini) gösterseydi Ona, “Bu mucizelerini gördük ama tanıttığın Tanrı’nın hemen yaratmasını da ispat etmek için Musa gibi asanı yılana dönüştür.” mü diyecektiniz?

Bugün gelmiş olan gerçeklik kanıtlarını görmek yerine “Şu kanıtları da görürsem o zaman inanırım.” demek samimi bir davranış mı?

Bugün en küçük canlı olan 1 tanecik hücre yaratılamazken, insan vücudunda her gün 330 milyar hücrenin yeniden yaratıldığını görmeniz Musa’nın asasını görmekten daha mı az gerçeklik kanıtı görünüyor sizlere?

Eğer anlarsanız, bugün gelmiş olan sitoloji, biyoloji, genetik bilimi gerçekleri, Musa’nın döneminde toplumun inkar ettiği yılana dönüşen asa gerçekliğinden kat kat daha şaşırtıcı gerçekliklerdir.

Musa dönemindeki toplumun hücre, genetik bilimi, fosil gerçeklerinden haberleri yoktu. Sadece yılana dönüşen asayı yalanladılar.

Günümüz inkarcıları belki önceki inkarcılara “Bizler Musa’nın asasını görseydik o zaman inkar etmezdik.” diyemeyeceklerini ve öncekilerden daha da azgın inkarcı olduklarını anlamalısınız.

7:39 Öncekiler de sonrakilere derler ki: “Sizin bizden arta kalır bir tarafınız yokmuş. O halde siz de yaptıklarınıza karşılık azabı tadın!

330 milyar hücrenin her gün bütün insanların vücudunda yaratılması için bir açıklama getirerek yalanlayan kişiler, Musa’nın asasının yılana dönüştüğünü gördüğünde iman edeceklerini mi sanıyorsunuz?

Peki, söyler misiniz, Musa’nın asasının yılana dönüştüğünü gören Firavun ve halkı neden Musa’nın tanıttığı Tanrı’ya inanmadılar? Çünkü gördükleri bu gerçeklik onlarda beklenen etkiyi yapmadı. Bugün bu yine gösterilse samimilerin dışındakiler yine bir açıklama getirerek, tanıtılan Tanrı’ya inanmayacaklar.

43:47 Musa, gerçeklik kanıtlarını onlara getirince onlar gülmeye başladılar.
43:48 Onlara ayetlerimizle gösterdiğimiz her gerçek bir öncekinden daha büyük daha güçlüydü. Onlar doğru yola girsinler diye ayetlerimizi açıkladıkça açıkladık. Üstelik ders almaları için başlarına bir sürü bela da gelmişti.

Bu gerçeklik ispatlarının samimiyetsiz kişiler için hiçbir önemi olmadığını anlamalısınız. Her şey için açıklama getirerek boş hipotez yaparak yalanlayabilirler.

15:14 Onların üzerlerine gökyüzünden bir kapı açsak, oradan yukarı yükselseler de diyecek bir şey bulurlardı.
15:15 Mutlaka: “Bizim gözlerimiz döndürüldü. Belki de biz büyülenmiş bir topluluğuz” derlerdi.

Samimiyetsiz kişilerin istediği bütün Kuran’ın gerçekliğinin ispatları getirilmiş olsa bile varılacak sonuç şöyle olacaktı:

2:55 “Ey Musa! Biz Allah’ı açıkça görmedikçe sana iman etmeyeceğiz” demiştiniz…

Kış mevsiminde kurumuş bir ağaca bakın ve bu ağacı takip edin, tekrardan nasıl hayat bulduğunu gözlemleyin. Size diyorum ki, kefenlenmiş bir insanın yeniden canlanarak ayağa kalkması ile bu görüntünün sizde oluşturacağı etki aynı olacaktır. Bu istediğiniz gerçeklik için aslında ölü insanın diriltilmesini talep etmek gerçeği örtme çabasıdır.

Çünkü söyler misiniz, İsa’nın bu mucizelerini gören toplumda neden sadece on iki kişi inandı? Çünkü gördükleri bu gerçeklik onlarda beklenen etkiyi yapmadı. Bugün bu yine gösterilse samimilerin dışındakiler yine bir açıklama getirerek, tanıtılan Tanrı’ya inanmayacaklar.

Peygamberlerin Gerçekliğinin İspatı

Richard Dawkins: “Bir biyolog tarafından evrimle ilgili yazılmış herhangi bir kitabı okuduğunuzda, buna ikna olmakta başarısız olabileceğinizi düşünmek çok zor. Kanıtlar kesinlikle tam yerindedir. Bu konuda hiçbir şüphe yok. Bu tartışmalı bir konu değil, tamamen kesin. Dünya’nın ve diğer gezegenlerin Güneş’in etrafında döndüğü kadar kesin.” Kaynak: Video

Burada yapılan kandırmayı görmelisiniz. Tanrı yerine konulacak açıklamaların kesin gerçekler olduğunu söylüyorlar.

Oysa bu sadece onların tahminleridir. Bunun için zaten gerçek olan bir gerçekliği, kendisinin açıklamalarına benzetiyor.

Örneğin, Dünya’nın ve diğer gezegenlerin Güneş’in etrafında dönmesinin nedeni:

Uzaylıların vantilatör tutmasıdır.
Güneşin kütlesi doğrultusunda uzay-zamanı bükmesi ve bir yörünge oluşturmasıdır.

İki hipotez arasında gerçeklik bakımından hiçbir fark yoktur. Bakın, yörüngeyi keşfediyorlar ve “Demek ki bu yörüngeden dolayı Güneş’in etrafında dönüyor, bulduk!” diyorlar.

Dünya’nın kendi ekseninde dönmesi için de, “Dünya’nın coğrafi kutuplarını keşfettik. İşte bulduk! Demek ki Dünya, bu yüzden kendi ekseninde dönüyor. Kesin kanıt budur işte!” diyorlar.

Diğer bir kişinin, “Gezegenleri bir tanrı Güneş’in etrafında döndürüyor.” diğer kişinin, “Gezegenleri uzaylılar vantilatör tutarak döndürüyor.” demesine gerçeklik demiyorum. Samimi olmaktan bahsediyorum.

Bu kişilerin, keşiflerini kendilerince bazı şeylerin açıklaması kabul ettiklerini gösteriyorum.
Bu gibi konularda, “Tanrı böyle yaptı.” demekten bahsetmiyorum. Samimi olmaktan bahsediyorum.

Bu kişiler şöyle düşündüler;
Bu gibi konulara kesin açıklama getiremiyoruz. “Gezegenlerin Güneş’in etrafında dönmesinin nedenini bilmiyoruz.” dediğimizde, dindar kesim, “Biz biliyoruz, Tanrı yaptı.” diyerek bir gerçeklik sunabildiklerini sanıyorlar. O halde bizler de, “Gezegenler, Güneşin kütlesi doğrultusunda uzay-zamanı bükmesi ve yörünge oluşturmasından dolayı Güneş’in etrafında dönüyorlar.” diyelim.

Evrimsel görüşteki kişiler ilk yaratılış, ilk protein hakkında keşfettikleri değil uydurdukları şeyleri bile gerçek bir açıklama olarak kabul ediyorlar. Bu hiç samimi değil.

Eğer Güneş yarın batıdan doğmuş olsaydı. Bunu gördüğünüzde, “Demek ki manyetik veya coğrafi kutuplar şimdi Dünyanın ters yöne dönmesini gerektirdi. İşte bu işin gerçeği budur. Biz böyle inanırız.” diyeceksiniz.

Yani sizler için Güneşin batıdan doğacak olması hiçbir şey ifade etmiyor. O halde Güneş, batıdan doğmuş veya doğmamış önemli olan bu değil. Güneş, batıdan doğmuş olsaydı tepkiniz ne olurdu, önemli olan budur?

Kuran’da bu kişiler için yapılan karakter analizini daha net görmüş oluyoruz.

15:14 Onların üzerlerine gökyüzünden bir kapı açsak, oradan yukarı yükselseler de diyecek bir şey bulurlardı.
15:15 Mutlaka: “Bizim gözlerimiz döndürüldü. Belki de biz büyülenmiş bir topluluğuz” derlerdi.

Yani bu yalancı kişileri şöyle anlıyoruz, “Gökyüzünde asla bir kapı açılmaz.” diyorlar. Ama gökyüzünde gerçekten bir kapı açıldığını görselerdi, atmosferle ilgili bir açıklama getirecekler, “Bu zaten olacak bir şeydir.” diyeceklerdir. Ama bugün en ufak açıklama bile yapamayacakları bir konu olsaydı, en sonunda, “Gözlerimiz döndürüldü herhalde ya da büyülendik.” diyecekler.

Ama şimdilik Güneş’in doğudan doğması için, “Bulduk! Dünyanın coğrafi kutuplarından dolayı!” diyerek bir gerçeklik getirdiklerini sanıyorlar.

Gökyüzünde kapı açılsa, “Bulduk! Atmosferdeki gaz oranlarındaki değişimler yüzünden oldu!” diyerek veya daha saçma bir şeye tutunarak gerçekliğe ulaştıklarına kendilerini ikna edecekler.

Bakın, samimiler ve azgın yalancıların ayrımını anlamalısınız. Burada, “Gökten kapı açıldı, öyleyse bunu tanrısal bir güç yaptı.” demek samimiyettir demiyorum. Gerçeğe ulaşmamasına rağmen yaptıkları açıklamalarla gerçeği bulduklarını iddia etmeleri samimiyetsizlik diyorum.

Bakın, gökten bir kapı açılacak olsaydı. Bunun için Tanrı bir elçi gönderirdi. O elçi önce Tanrı’yı tanıtırdı, “Benim size tanıttığım Tanrı, gökten kapı açabilen bir Tanrı’dır.” derdi ve gökten bir kapı açılırdı. Sonra Tanrı’nın diğer niteliklerini anlatırdı.

Örneğin; Musa, tanıttığı Tanrı’nın her şeyi hemen yaratabilen bir Tanrı olduğunu söyledi ve asasını yılana dönüştürerek bu gerçekliği kanıtladı. Sonra da Tanrı’yı detaylıca tanıttı.

Musa’nın asasının yılana dönüştüğünü gördükten sonra, “Şimdi de Tanrı’nın şu özelliğini de ispat et, yoksa inanmayız.” demek samimi bir davranış mıdır?

Bugün de bir elçi gelmiş olsaydı ve gökten kapı açtıktan sonra Tanrı’yı tanıtsaydı, o elçiye, “Şimdi de Musa gibi asayı yılana çevir, yoksa sana inanmayız.” mı diyecektiniz?

Bu yüzden elçi olmadan bir tanrıya iman ettiğini söylemek geçerli bir iman değildir. Muhammed’in Tanrısına iman ettim, Musa’nın Tanrısına iman ettim, İsa’nın Tanrısına iman ettim, Muhammed’e verilen Kuran’da tanıtılan Tanrı’ya iman ettim, şeklinde yapılan iman geçerlidir.

Elçi olmaksızın gökten kapı açılmış olsaydı, “Bunu nasıl bir güç yaptı?”, “Bu, atmosferdeki bir sebepten dolayı meydana geldi.”, “Bunu güneş tanrısı yaptı.” gibi sayısız sebep uydurulabilirdi.

Ama Tanrı, hiçbir zaman gerçekliğini böylece göndermedi. Önce bir uyarıcı elçi gönderdi, O elçi Tanrı’yı tanıttı ve O elçinin eliyle bu olaylar gerçekleşti.


İsa, tanıttığı Tanrı’nın ölüleri diriltebilen bir Tanrı olduğunu söyledi ve eliyle ölüyü dirilterek, Tanrı’nın bu gücünün gerçekliği gösterdi. Ama Tanrı’nın sonsuz güçlerinin hepsinin gerçekliğini getirmesini istemek samimi bir davranış mıdır?

Buna rağmen İsa’nın takipçileri “Rabbin gökten bize bir sofra indirebilir mi?” 5:112 ayetindeki gibi Tanrı’nın başka güçlerinin de ispatını görmek istemişlerdi. “Gerçekten bize doğru söylediğini bilelim.” 5:113 diyerek daha fazla gerçeklik kanıtları görmeden inanmakta güçlük çektiklerini itiraf etmişlerdi.

Bu yüzden, “Gökten bir kapı açıldı, öyleyse bunu tanrı yaptı.” demekten bahsetmiyorum. Bunun yerine bu gerçekliği getiren kişiyi yalanlamayacağınızı kabul etmenizin samimi bir davranış olacağını söylüyorum. Dikkat edin, bugün Kuran, benzer gerçekliklerle gelmiş ve sonra da Tanrı’yı detaylıca tanıtmıştır.

13:38 Allah’ın izni olmaksızın hiç bir elçiye herhangi bir mucize getirmek olacak iş değildi.

Yusuf Peygambere rüyaların yorumunu Allah bildirdi. “Bu Rabbimin bana öğrettiği şeylerdendir.” 12:37 Bu gerçeklik ispatı, gökten kapı açmakla aynı şeydir. Yani Allah, Yusuf’tan başkasının eline bu gücü vermediği gibi gökten kapı açma gücünü de elçisinden başkasına vermez.

Yani, gökten bir kapı, elçi olmaksızın açılmaz. Rüyanın da mucize yorumunu elçiden başkası yapamaz. Böyle bir gerçeklik ispatı bir durum varsa, mutlaka bir kişi çıkmış ve Rabb Tanrı’yı tanıtmıştır.

Rab Tanrımız gönderdiği elçilerle kıyameti bildirdi. İnkar edenlerin kıyamet günü, “Eyvah bize! Demek ki, elçiler doğru söylemişler.” 36:52 demelerinin sebebi bu yüzdendir. Çünkü, kıyametin koptuğu anda dağların, gökyüzünün olağandışı olduğunu, büyük felaketin meydana geldiğini gördüklerinde, boş hipotez yapabilirlerdi, “Dağların, gökyüzünün parçalanması neden elçilerin doğru söylediğini kanıtlasın, ispat etmek gerekir.” diyebilirlerdi. Ama hayır, artık samimi olmanın vakti geldi.
Eğer düşünürseniz, gerçeklik ispatı metodunu kabul etmeyenler, gerçeğe başka nasıl ulaşabilirler ki?

Bu, şu duruma benziyor; “Çoraplarım nerede?” sorusu için boş hipotezle yalanlayana diyoruz ki, “Çorapların hakkında gerçek bilgiye sahip kişi geldiğinde, o kişiden gerçeklik ispatı isteyelim.” Gerçekle gelen kişi, fotoğraflarla çorabın yerini bildiriyor sonra gözlerimizle çorabı görüyoruz. Ama, boş hipotez yapan kişi, “Hayır, bu kanıtlar yeterli değil, sen yalan söylüyorsun.” diyor. Bu kişinin samimiyetsizliğine çare var mıdır?

Bu durumun aynısını Musa yaşadı. Firavun, Musa’ya eski çağlarda insanlar nasıl evrimleştiğini soruyor:

20:51 Firavun: “İlk çağların hali ne olacak?” dedi.

Musa, tanıttığı Tanrı’nın hemen yaratabilen bir Tanrı olduğunu söyledi, tanıttı.

36:82 O, bir şeyi yaratmak istediği zaman, O’nun işi, sadece o şeye ‘ol’ demektir.

Firavun, bu söylediklerinin gerçeklik ispatını soruyor.

7:106 Firavun: “Bir gerçeklik kanıtı getirdiysen göster bakalım, eğer doğru sözlü biriysen” dedi.

Musa, gerçeklik kanıtını gösteriyor.

7:107 Bunun üzerine Musa asasını fırlatınca, anında apaçık bir yılan oluverdi.

Firavun, buna inanmak istemiyor. Bilginlerden açıklama istiyor ama bilginler samimiyetsizlik yapmıyorlar.

26:46 Büyücüler, derhal secdeye kapandılar.

Büyücüler, önce söz sonra gerçeklik ispatı sunan elçiyi referans göstererek imanlarını açıklıyorlar.

7:121-122 Büyücüler: “Musa ve Harun’un Rabbi olan alemlerin Rabbine iman ettik” dediler.

Musa, Firavun’u samimiyete davet ediyor. Gerçek ortadayken bile bile yalanladığını yüzüne söylüyor.

17:102 Musa: “Şüphesiz ki bu gerçeklik kanıtlarını, göklerin ve yerin Rabbinin açık belgeler olarak indirdiğini sen de çok iyi biliyorsun. Ey Firavun.”

Firavun, bütün samimiyetsizlerin kıyamet günü samimi oldukları gibi ölüm anında samimi olmaya karar veriyor. İsrailoğullarının Tanrısı diyerek referans gösteriyor.

10:90 Su boğazına girince boğulurken inandım, gerçekten de İsrailoğullarının inandığı Tanrıdan başka tapacak yok ve ben Müslümanlardanım dedi.

Bakın, Güneş’in doğudan doğması için, Dünya’nın coğrafi kutuplarını delil saymak ile Nemrud’un kendisini delil sayması arasında fark yoktur.

2:258 İbrahim: “Allah güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir bakalım”

İbrahim’in bu sözü samimi ile yalancıyı ayırt eden bir sözdür.

Bu söze karşılık, “Ben Güneşi batıdan getiremem öyleyse Tanrı vardır.” demeyi söylemiyorum. Samimi olmayı söylüyorum. Samimi bir insan, “Güneşin doğuşu için gerçek bir delil getiremiyorum.” demelidir.

Samimiyete ilk adımı attıktan sonra ise Dünya’da bir fevkaladelik olduğunun farkına varmak gelecektir. İbrahim samimi olduğunu gösterince doğru yola iletildiği gibi bizler de kesin gerçeği talep etmeden önce samimi olmalıyız.

Samimi olunmadığında kişi ile hakikat arasına sebep perdesi çekiliyor.

Örneğin; Akıldan yoksun bir kişinin, Dünya küresine baktığını ve kürenin döndüğünü gördüğünde buna açıklama getirerek, “Küre eğik durduğu için sürekli dönüyor.” dediğini ve bu gerçekliği kabul ettiğini düşünün.

Ama bu olayın sadece zahir (görünen) yönüdür. Akıllı kişi olayların batın (görünmeyen) yönü hakkında düşünmelidir. Evet, kürenin eğik duruyor olması görünen bir gerçektir ama kürenin dönmesinin sebebi olarak sadece gördüğümüz şeyi kabul etmemiz, gerçekliğe ulaştığımız anlamına gelmez.

Güneş’in uzay-zamanı bükerek bir yörünge oluşturduğunu gören kişi, “Aha! İşte gerçeği buldum. Demek gezegenler bu yüzden hiç durmadan Güneş’in etrafında dönüyorlarmış” diyor. Olaylara sadece zahir (görünen) yönüyle açıklama yapabilen bu kişileri anlıyor musunuz?

Çünkü, evrenin kendisi zahir ile açıklanamayacak şekilde bir fevkaladeliktedir. İnsanın varlığı, ruhu, bu bedenden taşan düşünce gücü, zahirin ötesinde bir fevkaladeliktedir. Sadece zahiri açıklamalarla hiçbir şeyin gerçeğine ulaşılmayacak yapıdadır.

Güneş’in yörüngesini ve gezegenlerin yörüngede dönmesini sadece zahire indirgemek, insanın düşünce gücünü almayacak bir kaba sıkıştırmaya çalışma çabasıdır. İnsan, materyalist olamayacak şekilde fevkaladelikte bir ruha sahiptir. İnsanın kendisini madde hapishanesine koyması, sadece madde üzerinden yorumlama yapmaya zorlanması ne büyük eziyettir.

“Samimi kişi Tanrı’yı gözleriyle görür.” demiyorum. Ama samimi kişi nelere inanmaz, onu söylüyorum. Gerçek olmayan her şeyi bırakıyorum. İşte İbrahim’in samimi olma ve gerçeğe ulaşma metodu.

“Canlılık Nil Nehri’nin çamurlu suyunda başladı ve gelişti.” diyen Firavun’a; Musa, asasını yılana çevirerek, canlılığın hemen başladığını ispatladı. Firavun bu gerçeklik kanıtını yalanlayarak samimiyetsiz olduğunu ispat etti.

Eğer bugün bir kişi meydana çıkıp Güneş’i tersine doğru hareket ettirseydi ve “Güneş’i doğudan getiren Rabb Tanrımızdır. O’nu severek yaşamanız gerekiyor.” demiş olsaydı, bu bir gerçekti, değil mi?

Peki, bu gerçekle gelen kişiye, “Şimdi ölüleri dirilt ki, Rabb Tanrının ölüleri dirilttiğine de inanalım.” demek akılsızlık değil midir?

Peki, ölüleri dirilten ve Rabb Tanrı’yı tanıtan kişiye neden, “Şimdi şunu da yapmazsan sana inanmayız.” diyerek O kişiyi yalanlıyorsunuz.

Samimiyetsiz yalancıların, ne kadar gerçeklik getirilse bile hepsini yalanlayacaklarını iyice anlıyoruz.

28:48 Fakat katımızdan o gerçek gelince de Musa’ya verilen mucizeler gibi mucizeler verilseydi ona derler; önce Musa’ya verilen mucizeleri de inkar edip “Birbirini destekleyen iki aldatmaca örneği! Biz topunu birden yalanlıyoruz!” diyorlar.

Demek ki, yalancılar için Güneş’in batıdan doğması, Musa’nın asası yılana dönüşmesi, İsa’nın çamurdan kuşunun canlanması hiçbir şey değiştirmeyecek. Hesap gününde hiç bir mazeretleri kalmayacak, “Eğer gökyüzünde kapı açılsaydı, o zaman iman ederdik.” bile diyemeyecekler. Çünkü, şimdi açıkça her şeyi inkar edeceklerini açıklıyorlar.

40:52 İşte o gün zalimlerin mazeret beyan etmeleri, onlara bir fayda vermeyecektir. Onlara lanet edilecektir. Ve yerlerin en kötüsü onların olacaktır.

Peygamberlik İddia Değil İspat Makamıdır

Bakın size diyorum ki, bizler insanın değil bize verilen Tanrı’nın ruhunun sonsuza kadar yaşayacağını söylüyoruz. Hiçbir atom tanesi bile Tanrı’dan bağımsız değildir, her şey Tanrı’ya bağlıdır. Öyleyse biz madde olan insanı değil ruh olan Tanrı’nın parçalarına daha fazla anlam yüklüyoruz. Yoksa çürüyüp gidecek olan bu görüntüye bir anlam yüklemiyoruz.

“Dünyada sayısı çok fazla teizm türü vardır. A-teistler bu teizm türlerini değerlendirip, kendisine uygun bir teizm bulamadığı için a-teisttir. Hangi tanrı, senin inandığın tanrı ile diğer bir kişinin tanıttığı tanrının farklı nitelikleri olabiliyor?”

Bakın, bir tanrı tanımı yapan kişi, kesin bir kanıt getirmelidir. Eğer Güneşe tanrı diyen birisi varsa bu tanıtımı yapan elçinin kesin bir kanıtını sunması gerekir. O yüzden ben bir tanrıya inandım demek gerçekliği olan bir söylem değildir. Musa’nın Tanrısına inandım, İsa’nın Tanrısına inandım, Muhammed’in Tanrısına inandım diyerek yapılan inanma şekli doğrudur. Doğrudur ama gerçek midir? Gerçeklik sorgulaması bu aşamadan sonra yapılabilir.

Elçiyle birlikte inanmak, bir temsilci belirlemek, tanıtılan Tanrı’nın gerçekliğinin gerekçesidir.

“O halde ben de bir tanrı tanıtırsam, ben de tanıttığım tanrının elçisi sayılabilirim.”

Örneğin taştan bir putu tanrı olarak tanıtırsan, bu durumda senden bu putun bir faydasını göstermeni isteyebiliriz. Güneşi tanrı olarak tanıtırsan, Güneşi yaklaştırmanı veya batıdan doğmasını sağlamanı isteyebiliriz. Böylece senin gerçekle geldiğini anlayabiliriz ve senin söylediklerine inanırız. Eğer dersen ki, “Öldükten sonra yok olacaksınız ama erdemli bir hayat sürerseniz mutlu bir yaşamınız olacak.” buna uygun yaşamaya çalışırız, çünkü doğru söylüyorsun.

“Ya benim tanıttığım tanrı gözle görülemeyen bir tanrıysa.”

Bu durumda bize tanıttığın tanrının niteliklerinden bahsetmeni bekleriz. Eğer tanıttığın tanrı ölüleri diriltebilen bir tanrı ise bunu görmek isteriz. Her şeyi bilen bir tanrıysa bununla ilgili bir delil görmek isteriz. Doğru söylediğini anladığımızda gerçekliğine inanırız ve senin söylediklerini uygulayarak iyi bir yaşamımızın olmasını isteriz.

“Peki sizin tanıttığınız Tanrı kimdir?”

Bu soru elçilere sorulan ilk sorulardan,

20:49 Firavun dedi ki: “Sizin Tanrınız kim ey Musa?”

Ve Tanrı tanıtılıyor,

20:50 Musa: “Rabbimiz, her şeye yaratılışını veren, sonra da yolunu gösterendir.”

Kuran’ın çoğu yerinde Tanrımızın özellikleri açıklanıyor.

“Peki sizin tanıttığınız Tanrı gerçek mi?”

Bunun için önce gerçekliğe ulaşmak isteyen samimi kişiler olduğunuzu kabul etmelisiniz.

Tanrımız Rabb ölüleri diriltebilen bir Tanrı’dır. Bunun için İsa vesilesi ile ölüleri diriltmiş ve bu gücünü göstermiştir.

3:49 İsa: “Ben size Rabbinizin katından bir gerçeklikle geldim. Size çamurdan kuş görüntüsünde bir şey yapar sonra içine üflerim ve Allah’ın izniyle kuş olur. Yine anadan doğma körleri ve alacalıları iyileştiririm ve Allah’ın izniyle, ölüleri diriltirim. Size yediklerinizi ve evlerinizde biriktirdiklerinizi bildiririm. Eğer siz gerçekten inanacak kimselerseniz bunlarda sizin için kesin gerçeklik vardır.”

“Ama biz buna inanmıyoruz.”

Soruyorum, eğer bugün bunu gözlerinle görseydin, o kişinin “ölüleri diriltebilen güçlü Tanrısına” inanır mıydın?

Eğer cevabın, “Evet” ise seni iman etmiş görüyorum. Çünkü sen samimi bir kişisin, tanıtılan Tanrı’nın gerçekliğini isteyen ve istediğin gerçekliği gördüğünde inanacağını söylüyorsun.

Kış mevsiminde kurumuş bir ağaca bakın ve bu ağacı takip edin, tekrardan nasıl hayat bulduğunu gözlemleyin, size diyorum ki, kefenlenmiş bir insanın yeniden canlanarak ayağa kalkması ile bu görüntünün sizde oluşturacağı etki aynı olacaktır. Bu istediğiniz gerçeklik için aslında ölü insanın diriltilmesini talep etmek gerçeği örtme çabasıdır.

Çünkü söyler misiniz, İsa’nın bu mucizelerini gören toplumda neden sadece on iki kişi inandı? Çünkü gördükleri bu gerçeklik onlarda beklenen etkiyi yapmadı. Bugün bu yine gösterilse samimilerin dışındakiler yine bir açıklama getirerek, tanıtılan Tanrı’ya inanmayacaklar.

Bakın, tanıttığımız Tanrı Rabb’imiz canlıları bir anda yaratabilen, göz kırpma süresinde yaratabilen bir Tanrı’dır.

54:49 Hiç şüphesiz, biz her şeyi bir kader ile yarattık.
54:50 Bizim icraatımız, bir göz kırpmak gibidir.

“Her şeyin bir anda yaratabildiğinin gerçeklik ispatı nedir?”

Musa, tanıttığı Tanrı’nın bir anda yaratma gücünü göstermek için vesile oldu, asasının hemen yılana dönüştüğünü gösterdi.

26:32 Bunun üzerine Musa asasını attı ve bir anda apaçık bir yılan oluverdi.

“Ama biz buna inanmıyoruz.”

Soruyorum, eğer bugün bunu gözlerinle görseydin, o kişinin “hemen yaratabilen güçlü Tanrısına” inanır mıydın?

Eğer cevabın, “Evet” ise seni iman etmiş görüyorum. Çünkü sen samimi bir kişisin, tanıtılan Tanrı’nın gerçekliğini isteyen ve istediğin gerçekliği gördüğünde inanacağını söylüyorsun.

Söyler misiniz, eğer İsa karşınızda gerçeklik kanıtlarını(mucizelerini) gösterseydi Ona, “Bu mucizelerini gördük ama tanıttığın Tanrının hemen yaratmasını da ispat etmek için Musa gibi asanı yılana dönüştür.” mü diyecektiniz?

Bugün gelmiş olan gerçeklik kanıtlarını görmek yerine “Şu kanıtları da görürsem o zaman inanırım.” demek samimi bir davranış mı?

Bugün en küçük canlı olan 1 tanecik hücre yaratılamazken, insan vücudunda her gün 330 milyar hücrenin yenilenmesini görmeniz Musa’nın asasını görmekten daha mı az gerçeklik kanıtı görünüyor sizlere?

330 milyar hücrenin her gün bütün insanların vücudunda yaratılması için bir açıklama getirerek yalanlayan kişiler, Musa’nın asasının yılana dönüştüğünü gördüğünde iman edeceklerini mi sanıyorsunuz?

Peki, söyler misiniz, Musa’nın asasının yılana dönüştüğünü gören Firavun ve halkı neden Musa’nın tanıttığı Tanrı’ya inanmadılar? Çünkü gördükleri bu gerçeklik onlarda beklenen etkiyi yapmadı. Bugün bu yine gösterilse samimilerin dışındakiler yine bir açıklama getirerek, tanıtılan Tanrı’ya inanmayacaklar.

43:47 Musa, gerçeklik kanıtlarını onlara getirince onlar gülmeye başladılar.
43:48 Onlara ayetlerimizle gösterdiğimiz her gerçek bir öncekinden daha büyük daha güçlüydü. Onlar doğru yola girsinler diye ayetlerimizi açıkladıkça açıkladık. Üstelik ders almaları için başlarına bir sürü bela da gelmişti.

Bu gerçeklik ispatlarının samimiyetsiz kişiler için hiçbir önemi olmadığını anlamalısınız. Her şey için açıklama getirerek boş hipotez yaparak yalanlayabilirler.

15:14 Onların üzerlerine gökyüzünden bir kapı açsak, oradan yukarı yükselseler de diyecek bir şey bulurlardı.
15:15 Mutlaka: “Bizim gözlerimiz döndürüldü. Belki de biz büyülenmiş bir topluluğuz” derlerdi.

Samimiyetsiz kişilerin istediği bütün Kuran’ın gerçekliğinin ispatları getirilmiş olsa bile varılacak sonuç şöyle olacaktı:

2:55 “Ey Musa! Biz Allah’ı açıkça görmedikçe sana iman etmeyeceğiz” demiştiniz…

“Tanrısız Ahlak Mümkündür.” diyen kişilerin samimiyetsizliği

“Bir karınca topluluğu düşünün. Bu topluluklar uzun yıllardır yaşamlarına devam ediyorlar. Bu topluluktaki her bireyin kendi çıkarı sürünün çıkarlarıyla birebir uyuşur. Yani egoizm ile diğerkamlık birebir uyuştuğu toplumlar yaşamlarına devam ediyorlar. Tanrısız ahlak işte böyledir. Toplumların devamlılığı için Tanrı kavramına ihtiyaç yoktur.”

Burada türlerin, toplumların devamlılığına fayda ile ahlakı aynı anlamda kullandınız. Oysa insan için tek ahlaki ölçüt toplumun ayakta kalması mıdır? Ama burada yapmak istediğim soruda hata bulmak değil, samimiyet testi yapmak.

Karınca topluluğunu veya arı topluluğu üzerinden bir gerçekliğe ulaşmış gibi örnek veriyorsunuz. Bu yapılan aynı “Bulduk! Dünyanın coğrafi kutupları Güneş’i doğudan doğmasının sebebi.” demek gibidir.

Çünkü, sizler karıncaların toplu halde hayatta kaldıklarını, milyonlarca yıldır canlılıklarının devam ettiğini keşfettiniz. Ama bunu nasıl olur da “Karıncalar Tanrıya inanmadığı halde toplu halde soylarını devam ettirebiliyorlar. Ahlakın Tanrıyla alakası olmadığını keşfettik ya da ahlak denilen şeyin dindarların uydurması olduğunu anlamış olduk.” diyerek, bunu gerçek kanıt gibi sunabilirsiniz?

“Karıncalar Zeus’a inandığı için toplu halde yaşamak zorundalar.” diyen kişi ile “Karıncalar Tanrıya inanmadığı halde toplu halde soylarını devam ettirebiliyorlar. Ahlakın Tanrıyla alakası olmadığını keşfettik.” diyen kişi arasında hiçbir fark yoktur.

Samimiyet böyle bir şey değildir.

Elbette bunun gerçeğini Kuran ile açıklayabilirim. Ama şu aşamada sizlere gerçeği değil, samimiyeti göstermek istiyorum.

Kuran’da bütün canlıların insanlar gibi toplumlar olduğu, onların da sadece egoist ve özgecilikle hayatta kalabilecek toplumlar olamayacağını söylüyor.

6:38 Yerde yürüyen ne kadar hayvan, kanatlarıyla uçan ne kadar kuş varsa, bütün bunlar sizin gibi birer topluluktur. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Onlar sonunda Rabbleri önünde toplanırlar.
16:49 Göklerde ve yeryüzünde ne varsa ve yeryüzünde yürüyen ne varsa, melekler de büyüklenmeden Allah’a secde etmektedir.

Bakın, burada söylemek istediğim şey, “Kuran’da böyle yazıyor, bu işin ispatlanmış gerçeği budur.” demek değildir.

Kuran’ın insanı ne kadar samimi bir kişi yaptığını göstermeye çalışıyorum.

“Tanrısız ahlak olmaz.” sözünü ispat etmeye çalışmıyorum. Samimi olmayı anlatmaya çalışıyorum.

Kuran ile gerçeklik sunmadan önce samimi olmayı gösteriyorum. Çünkü Kuran’a inanan birisine, “Ben Tanrıya inanmıyorum ama ahlaklıyım.” demeniz bir şey ifade etmiyor. Çünkü her şey Tanrının yaratmasıyla gerçekleşiyor. Buna inanan bir insana, “Ben Tanrıdan bağımsız bir canlıyım ve ahlaklıyım.” demenizin bir geçerliliği yoktur.

13:15 Göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez kendileri de gölgeleri de sabah, akşam Allah’a secde eder.

Ama burada göstermek istediğim şey, “Ben böyle inanıyorum. Siz hatalısınız.” demek değil. Kuran’ın söylediği şeyler yalanlamaya müsait değil ama sizlerin söylediği şeyler samimi değil.

Kuran, “Bütün bunlar sizin gibi birer topluluktur.” diyor. Bunu nasıl yalanlayalım, “Hayır, bütün canlılar bizim gibi topluluk değildir.” diyemiyoruz, çünkü toplu halde yaşıyorlar.

Ama siz, “Karıncalar Tanrıya inanmadığı halde toplu halde soylarını devam ettirebiliyorlar. Ahlakın Tanrıyla alakası olmadığını keşfettik.” diyorsunuz. Bu sözünüzün neresini doğrulayalım, “Evet, karıncalarla röportaj yaptık ateist olduklarını söylediler.” mi diyelim?

Bakın, her getirdikleri örnek için tek tek, “Bu söz samimi değil, bu söz samimi değil.” diyerek açıklama yapamayacağımız ortadadır. İbrahim’in samimiyet testi metodunu anladığımızda bütün samimiyetsiz görüşleri geçersiz bırakmış oluyoruz. Samimi sözü ayırt etmeyi anladıktan sonra istedikleri kadar yeni örnekler uydursunlar, bunun hiçbir önemi olmayacaktır. Bu metot ile, araçları tek tek kontrol etmek yerine yolu tamamen kapatmış oluyoruz.

“Tanrısız ahlak olmaz” diyen sizler, demek ki Tanrıya inanmasaydınız, çok ahlaksız insanlar olacağınızı kabul etmiş oluyorsunuz?

Bizler, “Tanrı’ya inandım” veya “İnanmadım.” demekle Tanrı’nın kontrol sisteminden çıkacağımızı düşünmüyoruz.

“Tanrısız ahlak olmaz.” demiyoruz, bizler, “Tanrısız hiçbir şey olmaz.” diyoruz.

13:15 Göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez kendileri de gölgeleri de sabah, akşam Allah’a secde eder.

Keşif ve açıklamalarınızı, gerçek ispatlar sanıyorsunuz. Bu tür sorularınız da Kuran’ı bilen kişilerin nasıl bir Tanrı’ya iman ettiklerini bilmediğinizden kaynaklanıyor. Yoksa bu tür soruları Müslüman bir kişiyi ilgilendirmeyeceğini bilirdiniz.

Kuran’daki Tanrı, her insanın her davranışını, kitaptan okuduğu her şeyi, yerde ve gökte zerre ağırlığınca her şeyi öncesizlikten bilen ve bütün bu olacakları kayıt altına almış olan Tanrı’dır.

10:61 Senin içinde olduğun herhangi bir durum, onun hakkında Kur’an’dan okuduğun herhangi bir şey ve sizin işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki, ona (iyice) daldığınızda, biz sizin üzerinizde şahitler durmuş olmayalım. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiç bir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir kitapta kayıtlı olmasın.

Şimdi, böyle bir kişiye sizler, “Ben Tanrı’ya inanmıyorum ama bak çok ahlaklıyım. Demek ki Tanrınla alakası yokmuş, değil mi?” diyorsunuz.

Bu gibi sorularınız da diğer bütün açıklamalarınız gibi samimiyetsizlik örneğidir.

Bu şu duruma benzer; yüksekten düşmek insan için çok feci bir olaydır. Bunu bilen bir insana, “Ben yüksekten atlıyorum ama hiçbir zarar görmüyorum. Demek ki sen doğru söylemiyorsun.” diyen kişi için ne düşünürüz. O kişi yüksekten düşmemiştir, bunu biliriz.

“Tanrı’ya inanmıyorum ama çok ahlaklıyım.” diyen bir kişi de Tanrı’nın kontrolü dışında değildir.

Samimiyet metodunu birkaç örnek üzerinden uygulamasını yaptık.

Kuran’ın gerçekliğini değil inkarcıların samimiyetsiz oldukları ve asılsız açıklamaları gerçek olarak kabul ettiklerini görmüş olduk.

Kuran’da samimi kişilerin doğru yoldan sapmayacakları (15:40) söylenir.

“Ben Kuran’a inanmıyorum ama çok samimi bir insanımdır.” diyen kişilerin aslında samimi kişiler olmadıklarını anlamış olduk.

Kuran yerine yalan açıklamaları gerçek kabul etmelerinden dolayı böyledir.

6:33 Allah’ın ayetleri karşısında bile bile yalan yanlış şeylere sarılıyorlar.”

Agnostisizmin “Hayal Ürünü Soru” Metodu

Bakın, bütün bu sorulara mantık yürüterek evet veya hayır dememiz gerçeğe aykırıdır.

Kişi kendi mantığına göre doğru olduğunu düşünebilir ama bunlar gerçek değildir. Biz gerçeği arıyoruz, değil mi?

Bu soruların ortak özelliği, gerçek dışı olmasıdır. Örneğin, “Uzaylıların göz rengi yeşil olamaz mı?” ile aynı mantıktadırlar.

Cevapları da bunun böyle olduğunun ispatı içindir. Yoksa kısaca cevabımız, soruların gerçekliğinin kanıtlanamaz olmasıdır.
Örneğin, bahçedeki bir karıncaya başka bir ülke hakkında soru soran kişinin samimiyet düzeyi nedir?

Gerçekle gelen kişilerin bize bildirdiği kadarıyla Yüce Rabb’imiz Allah’ımızı tanıyoruz. Bilmediğimiz bir soruyu sorarak, “Aha! Cevap veremedin, gördün mü Tanrı bilinemez.” diyen kişinin ne kadar samimiyetsiz olduğunu düşünür müsünüz?

Musa, Tanrı’yı görmemişti ama açık gerçeklere rağmen, “Tanrı’yı göstermezsen inanmayız.” diyerek O’nun gerçekliğini yalanlıyorlar. Gerçek, bu mantıksal oyunlarla geçersiz olacak bir şey değildir.

2:55 Ve demiştiniz ki: “Ey Musa, biz Allah’ı apaçık görünceye kadar sana inanmayız.”

Soru: Her şey yaratıldıysa Tanrı da başka birisi tarafından yaratılmış olamaz mı?

Bu düşünce de diğer düşüncelerden farksız, aklın düşmanı mantığa göre düşüncende haklısın. Ama bu düşüncenin gerçekliği kanıtlanamaz.

Gerçekle gelen Kuran’da sadece bir tane Tanrı olduğu, O’ndan başka Tanrı olmadığını öğreniyoruz. Buna benzer bütün düşünceleri, aklın düşmanı mantığa uydurmak mümkün ama bunların hiçbirisine gerçek diyemeyiz.

“Tanrı’nın 3 tane kardeşi olamaz mı?”, “Tanrı’nın annesi olamaz mı?” soruları ile “Her şey yaratıldıysa Tanrı da başka birisi tarafından yaratılmış olamaz mı?” sorusu arasında mantıksal uydurma açısından hiçbir farkı yoktur. Gerçek böyle bir şey değildir.

Daha İyi Kavramak İçin Benzer Sorular

Soru: Bir Tanrı varsa mükemmeldir. Mükemmel Tanrı’nın yarattıkları da mükemmel olmalıdır. Ama evren mükemmel değildir. O halde mükemmel bir Tanrı yoktur.

Bu düşünce de diğer düşüncelerden farksız, aklın düşmanı mantığa göre düşüncende haklısın. Ama bu düşüncenin gerçekliği kanıtlanamaz.

“Mükemmel Tanrı varsa imtihan için kusurlu evren yarattıysa.” ifadesi de tek başına gerçeklik ifade etmez. Eğer evren –bu soruyu soran kişiye göre– tam mükemmel olsaydı, “Mükemmel bir evrenin olması neden mükemmel bir Tanrı’yı ispat etsin.” denebilirdi. Geçeğe bu mantık yürütmelerle ulaşılamaz.

Gerçekle gelen Kuran’da Tanrımız hakkında gerekli bilgiler veriliyor.

Ama bu sorulara yine aklın düşmanı mantıkla cevap vermeye çalışan din adamları neden Kuran’ın gerçek olduğunu söylemek yerine Kuran’ı bir inanç meselesi seviyesine indiriyorlar.

Bakın, insanları Kuran’ın gerçek değil de bir inanç meselesi olduğuna ikna ettiğinizde hem bu mantıksal sorularla insanları boğabilirsiniz hem de, “Bu Kuran da bir kitap benim başka inandığım şeyler de bir kitap o halde Kuran’a inanıyorsan bu kitapların hepsine de inanabilirsin.” diyebilmek için.

Oysa Kuran bir inanç meselesi değil açık bir gerçektir. Musa’nın asasının gerçekliğini gören bir kişiye, “Musa’nın sözleri de bir inanç benim sözlerim de bir inanç bana da inan.” diyemezsiniz.

Musa gerçekle geldikten sonra O’nun sözleri bir inanç değil artık bir gerçektir. Söyledikleri mantıklı değil akıllıcadır. Sözleri mantıklı değil gerçeklerdir.

İsa gerçekle geldikten sonra O’nun sorulara verdiği cevaplar mantıklı değil gerçek sözlerdir. İsa’nın sözleri inanç meselesi değil gerçektir. Gerçeği bile bile inkar eden bir kişi de samimiyetsizdir, yalancıdır.

İsa’nın çamurdan kuşunun canlandığını gören bir kişiye, “İsa’nın sözleri inanç meselesidir, benim elimdeki bu kitap da inanç meselesidir. O halde bu kitaba da inan.” diyemezsiniz. İsa’nın sözleri inanç meselesi değil kesin gerçekler olur.

Soru: Bütün bunlar cevaplanamaz sorulardır. Asla Tanrı’nın nasıl bir Tanrı olduğunu bilemeyiz.

Bu düşünce de diğer düşüncelerden farksız, aklın düşmanı mantığa göre düşüncende haklısın. Ama size diyorum ki, bu düşünce de bir gerçek değil.

Kesin gerçekle gelen kişi bu soruları cevapladığında bilemeyiz demek samimi bir davranış olur mu?

Size 1400 yıl boyunca doğru söylemiş bir dostunuza şöyle dediğinizi düşünün, “Sen bana 1400 yıldır hep doğru söyledin ama yine de senin güvenilir olup olmadığını bilemem.

Örneğin, polis olduğunuzu düşünün ve bir olaydaki suçlunun peşindesiniz. Suçlunun kim olduğunu gösteren bütün delilleri topladınız. Kesin delillerle suçlunun kim olduğu ortadayken; siz, “Suçlunun kim olduğunu gerçekten bilmek mümkün değil. Asla böyle bir şeyi bilemeyiz.” diyorsunuz. Gerçeği görmesine rağmen, “Bilemeyiz.” diyen bir kişi ile mantıksal uydurma inançlara inanan birisi arasında fark yoktur, değil mi?

Ve düşünür müsünüz, gerçek suçlunun kanıtları elindeyken, “Suçlunun kim olduğunu asla bilemem.” diyen bir polis ile elinde hiçbir kanıt olmamasına rağmen, “Tahmin ettiğim kişi kesinlikle suçludur istediğiniz kanıtı getirseniz bile benim tahmin ettiğim kişi suçludur.” diyen polisten hangisi daha akıldan yoksundur? Tahmini ile hareket eden polis bir ihtimal gerçek suçluyu da seçmiş olabilir ama yine de o doğru bir hareket yapmış olmaz, değil mi?

Bakın sizi çağırdığım şey, herhangi bir tanrı değil. Sizi gerçeğe çağırıyorum. O gerçek de bizi bir Tanrı’ya götürüyor. O gerçek bizi iki tanrıya götürseydi, o zaman onu konuşuyor olurduk. Mantığımıza göre tanrılar, yaratılış hikayeleri uydurmuyoruz. Biz sadece gerçeği kabul ediyoruz.

Soru: Merhametli bir Tanrı var ise O küçük çocukların ölmesine neden izin versin? Öyleyse merhametli bir Tanrı yoktur?

Bu düşünce de diğer düşüncelerden farksız, aklın düşmanı mantığa göre düşüncende haklısın. Ama size diyorum ki, bu düşünce de bir gerçek değil.

Bakın, hangimiz ölümü gördük ve bunun kötü bir şey olduğunu tecrübe ettik, söyler misiniz? Bu durumda, gerçekle gelen bir kişi bize bu bilemeyeceğimiz şeyi öğretebilir.

Gerçekle gelen Kuran’da; ölüm anında güzellikle canları alınır, sonra güzel bir cennete koyulur, siz onları ölü sanıyorsunuz ama onlar diridirler, diyor. İşte bu konudaki gerçek böyledir.

“Ölüm çok kötü bir olay, o çocuk çok kötü olan ölüme maruz kaldı.” gibi mantık yürütmeleri gerçek gibi kabul edemeyiz.

Yine gerçeğe dayanmadan, “Ölüm çok güzel bir şey, bulutların üstüne çıkıyorsun.” gibi mantık yürütmeleri de kabul edemeyiz.

Gerçekle gelen bir kişi bunun iç yüzünü bizlere öğretebilir. İsa’ya, Musa’ya, Muhammed’e bunlar soruldu.

Bugün isterseniz bu cevaplar gerçekle gelen Kuran’ın içerisinde var.

Soru: Kısa süren bir dünya hayatının sonucu sonsuz cehenneme bir insanı atmak adaletli bir karar mı? Öyleyse adaletli bir Tanrı yoktur?

Bu düşünce de diğer düşüncelerden farksız, aklın düşmanı mantığa göre düşüncende haklısın. Ama size diyorum ki, bu düşünce de bir gerçek değil.

Cehennemin ne olduğunu gerçekle gelen bize bildirebilir. Oraya girecek olanların nasıl bir varlık olduğunu bize gerçekle gelen bildirebilir. Bu durumda bir kişiyi örnek göstererek, “Bu kişi sonsuza kadar cehennemi hak edecek ne yapmış olabilir?” demek, gerçek bir söz olmaz.

Gerçekle gelen Kuran bize şunu bildiriyor ki, cehenneme giren hiç kimse “Ben burayı hak etmedim.” demiyor.

Ve eğer Kuran okursanız göreceksiniz ki, cehennemlikler, “Bizi bağışla.” demiyorlar. Ama onlar, “Bizi dünyaya geri gönder bu sefer iyi şeyler yapacağız.” diyorlar. Buradaki karakteri görebiliyor musunuz? Cehennemlikler hala kendilerinin bir şey yapacağını düşünen, bağışlanma dilemeye büyüklenen kişiler olduğunu anlıyoruz. Eğer Kuran’ı okursanız bolca bu kişilerin karakter yapılarını görebilirsiniz.

Soru: 20 yaş dişi körelmiş organdır. Öyleyse insanın evrimleşmeye devam ettiğini kanıtlıyor, değil mi?

Bu düşünce de diğer düşüncelerden farksız, aklın düşmanı mantığa göre düşüncende haklısın. Ama size diyorum ki, bu düşünce de bir gerçek değil.

Size diyorum ki, bütün dünya bir mantıkta ortaklaşsa bile gerçeğin karşısında bir hiç hükmündedir.

Gerçekle gelen Kuran’da canlıların tastamam olarak yaratıldığı söyleniyor. Bakın, 20 yaş dişi için de yüzlerce mantık yürütebiliriz. Bunların hiçbirisi gerçeğin yerini tutmayacaktır.

Böyle bir gerçek dışında, “20 yaş dişleri, diş canavarı onları çalıp satmasın diye korkusundan çıkmıyor.” mantığı ile “20 yaş dişlerinin çıkmaması evrimleştiğimizi gösteriyor.” mantığı arasında fark yoktur. Gerçek böyle bir şey değildir.

Bakın gerçek dediğimiz şey üzerine düşünmenizi istiyorum. 20 yaş dişi veya kaslarımız gerekli durumlarda çıkacak şekilde en baştan böyle yaratılmış olsun. Örneğin, köpeklerin kurtların evcilleşmesi sonucunda evrimleştiğini söylüyorlar. Her daha eski köpek DNA’sı bulunduğunda, “Demek ki kurtlar bu tarihlerde evcilleştirilmiş.” diyorlar.

Şunu diyebilirim, “Kurtları evcilleştirerek hiçbir zaman köpekteki evcilleşme genini kurda ekleyemezsiniz.” veya “Sürekli yumuşak gıdalarla beslenerek nesiller boyu 20 yaş dişinin yerinden çıkmaması sonucu artık 20 yaş dişi olmayan insanlar doğmayacak.” ama diyorum ki, burada evrim yok veya güneş tanrısı böyle yaratmış veya uydurulmuş herhangi bir mantığın geçersizliğini ispatlamaya çalışmıyorum. Gerçeğin sistemi böyle bir şey değil onu göstermeye çalışıyorum.

Yani, belki 100 sene boyunca bulunan kurt DNA’ları köpek DNA’larından çok eski olabilir. Bu durumda yine de “Köpekler kurtlardan evrimleşmiş mantığı gerçektir.” diyemeyiz. Çünkü bu durum için de sayısız mantık uydurabiliriz.

Belki güneş tanrısı kurtları önce yaratmıştır? Belki uzaylılar bu sıralamada yaratmıştır? Belki evrimleşmişlerdir? Belki henüz en eski köpek DNA’sı bulunamamıştır? Belki köpekler önce yaratılmıştır ama en eski köpek DNA’sını bulamamışızdır?

Gerçek ile mantığı birbirinden ayırmayı anlamalısınız. Gökten bir melek görünerek, “20 yaş dişi hep vardı.” ya da “Kurtlar hep kurt, köpekler hep köpekti.” demiş olsaydı, bu bir kesin gerçekti, değil mi?

Bakın, bir insanın kanıtlanamayacak mantığına, “Gerçektir.” diyen kişi, gökten görünen meleğin söylediğine “Gerçek değildir.” diyorsa, o dünyanın en yalancı insanıdır.

Bir meleğin gökten görülmesiyle, Musa’nın asası arasında ve Kuran’ın gerçekliği arasında anlayan için gerçeklik bakımından fark yoktur.

Soru: Her şeyi Allah yaratıyorsa, ben de gerçeği inkar ediyorsam, bu durumda benim ne suçum var?

Bakın, her şeyi yaratan ve bilen bir güç var ve ona karşı, “Her şeyi yaratan ve bilen, ben inkar ediyorsam, benim ne suçum var?”, “Beni yaratırken bana mı sordun?”, “Neden beni fil olarak yaratmadın?”, “Neden Güneş’i yuvarlak yarattın?”, “Neden insanı iki ayaklı yarattın?”, “Neden böyle bir Dünya yarattın?”, “Neden x kişisini cehennem için yarattın?” soruları bitmek bilmeyen mantık yürütme sorularıdır.

Size diyorum ki, balık suyun içerisinde çok mutludur ama insanı suyun içerisinde yaşatmak onun için azaptır. Gerçekle gelen Kuran’da cehennem için yaratılanlardan bahseder ama cehennemle gerçeği kabul edenleri korkuttuğunu söyler. O halde doğru söz, “Her şeyi Allah yaratıyorsa, balığı neden suyun içerisinde yarattı, balığın ne suçu vardı?” olmalıdır. Bu sorunun cevabı ise açıktır ki balık suyun içerisinde yaşamak üzere tasarlanmıştır.

Bakın, bir polisin herhangi masum bir kişiyi yakalayıp, sorguya çekerek, “Madem ki özgürlüğü çok seviyorsun neden suç işleyip, hapse girmiyorsun?” demesi ne derece akla uygundur?

Gerçeği inkar edenler ise cehennemi daha güzel bulduklarını söylerken onlara, “Cehennemi çok seviyorsan neden iman etmiyorsun?” demek ne derece akla uygundur?

Bakın, insanın suyun içerisinde ne kadar az yaşayacağını düşünün, eğer anlarsanız, gerçeği kabul eden bir insan için inkar ederek yaşamak suyun içerisinde yaşamaktan daha imkansızdır. Böylece, bu soruyu soran kişinin gerçeği inkar ettiğinin farkında olması kaçınılmaz ve yaşamaya devam edebildiğine göre, aslında şöyle demiş oluyor, “Her şeyi Allah yaratıyorsa ve beni suyun içerisindeki bir balık olarak yarattıysa, daha sonra tekrar suyun içerisinde yaşatacaksa, benim ne suçum var?”, bu akıldan yoksun sözü anlıyorsunuz değil mi?

Bu soruyu soran kişi örneğin, Musa Peygamber zamanında yaşıyor olsun ve Musa, bu kişinin gözü önünde gerçek mucizesini göstermiş olsun. Bu kişi, “Ey Musa! Bu açık gerçeği inkar ediyorum. Hem her şeyi yaratan Tanrın, beni de böyle yarattı değil mi, benim ne suçum var?” dediğini düşünelim. Bu kişi için yalancı dememiz de sorun yoktur, değil mi? Peki, bu kişi dünyada yaşarken, “Tanrım beni neden Musa’nın açık gerçeğini inkar edecek şekilde yarattın, bu beni çok rahatsız ediyor, çok huzursuz ve mutsuzum. Lütfen beni açık gerçeği kabul edecek şekilde yaşat.” diyor mu? Peki, bu kişi cehenneme girdiğinde, “Dünyadayken yaşamımı Tanrı yarattı ve inkar ederek yaşamaktan hiç huzursuzluk duymadım, yalancı olmak beni hiç rahatsız etmedi ve böyle olmaktan hiç şikayet etmedim. Şimdi cehennemde olmamı da Tanrı yarattı o halde dünyada olduğu gibi şimdi de şikayet etmiyorum.demesi gerekmez mi? Çünkü Allah’ın yaratmasından memnun olduğunu bu dünyadaki tutumuyla göstermiş oluyor, değil mi? Öyleyse, şimdi şikayet etme gücü kendinde yoksa, sonraki hayatında da şikayet etme gücünün olmaması bize şaşırtıcı gelmez.

Bu durumda, bu sorunun gerçek olmadığını çünkü soran kişinin samimi düşünceleriyle konuşmadığını anlıyoruz.

Öyleyse bir insanın, “Allah’ım, kesin gerçeği inkar edersem cehenneme giderim. Bütün her şeyi sen yaratıyorsun ve beni de kesin gerçeği inkar edecek şekilde mi yarattın, Allah’ım? O halde, beni cehennemliklerin vasıflarından kurtarmazsan kesinlikle oraya girecek bir insan olduğumu kabul ediyorum.” demesi gerek mi?

Bir insanın başka bir insana, “Tanrı da yaratılmış olamaz mı?” gibi bir soru sorması ne kadar akıldan yoksundur. Bu soruyla gerçeği örtbas etmeyi planlamaktadır.

Gerçeğe dayananlar için ise böyle sonsuz mantık sorularının içerisinde boğulmak yoktur. İsa geldiği zaman O bize Tanrı’nın bir ve tek olduğunu söyledi. Musa ve Muhammed de bunun böyle olduğunu bildirdi. Onların bildirdiği kadarıyla Tanrı’yı tanıdık, öğrendik.

“Tanrı, kendi kaldıramayacağı bir taşı yaratamaz mı?” diyen akıldan yoksun, mantığının kölesi, gerçeğin inkarcısı kişi ise bu tür sorular sormaya devam edecektir. “Tanrı, kendisinden güçlü bir tanrı daha yaratamaz mı?”, “Tanrı, kendini yok edebilir mi?” gibi sorularının hepsi mantıkla sonsuza kadar uydurulabilecek sorulardır.

Gerçekle gelen kişiler, Tanrı’nın yüceliği hakkında gerçek bilgileri bize getirdiler.

Musa, açık gerçekle geliyor ve Yüce Tanrı’yı tanıtıyor. İnanmak için hep daha fazlasını talep ederek gerçeği geçersiz kılamayız.

2:55 Ve demiştiniz ki: “Ey Musa, biz Allah’ı apaçık görünceye kadar sana inanmayız.”
Söyler misiniz, Uranüs’ü kim gidip gördü? Şimdi, akıldan yoksun insanların birbirine Uranüs ile ilgili sorular sorduğunu düşünün.

Ama gerçekle gelen bir kişi, bir belge eğer bize Uranüs hakkında bilgi veriyorsa, O kişiye güveniriz değil mi? Gerçek ile mantıksal uydurma farkı böyledir.

Uranüs’e giden bir kişinin bize bildirdiği kadarıyla Uranüs’ü bilebiliriz. Belki, 100 tane deney yaptı ve onların sonuçlarını bize bildiriyor. Uranüs’le ilgili onunda henüz bilmediği bir şeyi sorarak onu yalancı çıkarmaya çalışmak neden?

Musa, Tanrı’yı görmemişti ama açık gerçeklere rağmen, “Tanrı’yı göstermezsen inanmayız.” diyerek O’nun gerçekliğini yalanlıyorlar. Gerçek, bu mantıksal oyunlarla geçersiz olacak bir şey değildir.

Galaksileri düşünün, bugün başka bir galaksi hakkında mantığınızla uydurduğunuz bir soruyu kime sorup, cevap alabilirsiniz? Ama nasıl olur da bütün galaksilerden ve bütün evrenlerden sonsuz yüce olan Tanrı hakkında mantık oyunları yaparsınız. Gerçekten böyle kurtulamazsınız.
Gerçekle gelen kişilere bu tür sorular soruldu. Gerçekle gelen kişilerden bu soruların gerçek cevaplarını alabiliriz.

İNCİL:44
Kahinler İsa’ya yaklaşıp dediler, “Muallim, insan ekini ve meyveyi neden yedi? Allah onu yemesini istedi mi, istemedi mi?”

Ve onlar bunu İsa’yı yanıltmak için dediler; çünkü “Allah istedi” dese, “Öyleyse niçin yasakladı?” karşılığını verecekler, “Allah istemedi” dese, “o halde, Allah’ın istediğinin aksini yapabildiğine göre, insan Allah’tan daha büyük bir güce sahip” diyeceklerdi.

İsa cevap verdi,

“Sizin sorunuz, dağın üstünden geçen ve sağ ve solunda uçurum bulunan bir yol gibi, ama ben ortadan yürüyeceğim.”

“Her insan ihtiyacı olduğundan, her şeyi kendi yararı için yapar. Ama hiç bir şeye ihtiyacı olmayan Allah, kendi hak arzusuna göre yaptı, Bu bakımdan, insanı yaratırken onu, Allah’ın kendine ihtiyacı olmadığını bilsin diye hür yarattı.”

“Kendi zenginliğini sergilemek için ve köleleri kendini daha çok sevsin diye, kölelerine hürriyet veren bir kralın yaptığı gibi. O halde, Allah insanı, Yaratıcısını çok daha fazla sevsin ve nimetini bilsin diye hür yarattı. Çünkü Allah her ne kadar Kadiri Mutlak olup, insana ihtiyacı yok ve onu kudretiyle de yaratmışsa da, hayır işleyip, şerre karşı koyabilecek şekilde onu serbest bırakmıştır. Çünkü her ne kadar Allah’ın günaha engel olma gücü var idiyse de, kudret ve nimeti insanda görüldüğünden, insanda günaha karşı çıkmamak için, yani, insanda Allah’ın rahmeti ve adaleti yürüsün diye O, kendi nimetiyle çelişmeyecektir çünkü Allah’ta çelişme yoktur. Ve gerçeği konuştuğuma işaret olarak, sizi baş kahinin beni aldatmak için gönderdiğini ve bunun da kahinliğin meyvesi olduğunu size söylüyorum.”

Bakın, bu tür soruların en güzel cevaplarını gerçekle gelenler verebilirler.

Cevabı verilmemiş olsa bile yine de, gerçekten kopmayacaksınız değil mi? Çünkü İsa, şöyle demiştir,

İNCİL:45
“Durum benim size anlattığım gibiyse de, insanlara açık değildir. Öyleyse insan, yöntemi bulamadığı için gerçeği inkar mı etmelidir?

Ben, nasıl olduğu anlaşılmadığı halde sıhhati reddeden bir kimseyi henüz görmüş değilim. Hem, Allah’ın benim dilimle hastaları nasıl iyileştirdiğini bile bilmiyorum.”

Örneğin, bahçedeki bir karıncaya başka bir ülke hakkında soru soran kişinin samimiyet düzeyi nedir?

Gerçekle gelen kişilerin bize bildirdiği kadarıyla Yüce Rabb’imiz Allah’ımızı tanıyoruz. Bilmediğimiz bir soruyu sorarak, “Aha! Cevap veremedin, gördün mü Tanrı bilinemez.” diyen kişinin ne kadar samimiyetsiz olduğunu düşünür müsünüz?

“Tanrı neye benziyor?”, “Tanrı göklerde mi?” gibi mantıksal sorularla vaktinizi çalmalarına izin vermeyin.

28:55 Onlar boş söz işittiklerinde ondan yüz çevirirler ve: “Bizim yaptıklarımız bize sizin yaptıklarınız sizedir. Size selam olsun. Biz cahilleri benimsemeyiz.” derler.

Aynı şekilde evrimsel görüş gibi tamamen hayal gücüyle yapılan uydurma izahlarla da vaktinizi çalmalarına izin vermeyin. Bizler gerçek ile yaşamak istiyoruz.

Artık Samimi Oluyor Muyuz?

Samimiyetsiz kişilerin samimiyetsiz olduğunu ispat ediyoruz.

Henüz Rabb Tanrımızı tanıtmıyoruz bile. İbrahim gibi önce karşımızdaki kişilerin samimiyetsiz olduğunu ispat ediyoruz. Samimi olmayan ve olmayacağını söyleyen kişilere zaten ispat getirmenin boşuna olduğunu biliyoruz.

Firavun’a samimiyet testi yapılmadan asanın yılana dönüştüğü gösterildiğinde yalanlayacağını biliyoruz.

43:47 Musa, gerçeklik kanıtlarını onlara getirince onlar gülmeye başladılar.

İbrahim, karşısındaki kişinin samimi olup olmadığını anlamak istiyor.

2:258 İbrahim: “Allah güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir bakalım”

Bu söze karşılık, “Ben Güneşi batıdan getiremem öyleyse Tanrı vardır.” demeyi söylemiyorum. Samimi olmayı söylüyorum. Samimi bir insan, “Güneşin doğuşu için gerçek bir delil getiremiyorum.” demelidir.

İbrahim, samimi olmadıklarını halkın yüzüne vuruyor.

21:63 İbrahim: “Belki onu şu büyükleri yapmıştır, konuşabiliyorlarsa onlara sorun” dedi.
21:64 Bunun üzerine vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine) dediler ki: “Doğrusu siz haksızsınız.”

Allah, İbrahim’i bizlere önder, rehber olarak seçti.

2:124 Rabbi İbrahim’e “Seni insanlara önder, örnek, rehber yapacağım” demişti.
43:28 İbrahim, bu sözü, ardından gelecek olanlara devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı ki, onlar doğru yola dönsünler.

Bu yazıda, İbrahim’in metodu ile Kuran dışı bütün inançlara inanan kişilerin samimiyetsiz olduklarını ispat etmiş olduk.

Bir görüşü geçersiz kılmanın bir çok yolu vardır. Bilimsel deliller ile geçersiz kılınabilir. Görüşü savunan kişinin samimi olmamasıyla da geçersiz kılınabilir.

İbrahim putları kırarak bir güçleri olmadığını gösterdiği gibi putlara inanan kişilerin de aslında samimi olarak inanmadıklarını da gösterdi.

21:65 Andolsun, bunların konuşamayacaklarını sen de bilirsin.

Eğer samimi şekilde putlara iman etmiş olsalardı, putlarla konuşmaya çalışırlardı. Samimi olduklarını böylece gösterirlerdi.

Bugün de evrimi anlatan bilim adamları bile kalplerinde canlıların evrimleşmediğini pekala biliyorlar.

İşte bizler de, bilimsel deliller ile putları parçaladığımız gibi evrime inandığını söyleyen kişilerinde kesinlikle samimi olmadıklarını öğrenmiş oluyoruz.

Agnostikleri Bekleyen Acı Son

Öyleyse tahmin üzerine değil gerçek üzerine yaşayalım.

10:36 Onların çoğu tahminden başka bir şeye uymamaktadır. Tahmin ise gerçek açısından bir şey kazandırmaz. Allah onların yaptıklarını bilmektedir.

Allah hiç kimseye haksızlık yapmayan bir Tanrı’dır.

10:54 Onlar azabı görünce pişmanlıklarını gizlerler, oysa onlar haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmedilmiştir.
Allah, onlara haksızlık yapmıyor. Çünkü kendileri, “Bizler evrimleşerek oluşan canlılarız. Dünyada kaos var. Doğal seçilim var, güçlü güçsüzü yok eder.” demiyorlar mı?

Tamam, cehennem aynen sizin dediğiniz gibi bunda bir adaletsizlik var mı?

Cehennemdeki her insan, evrimdeki araform canlılardan oluşacak. E, senin evrimleştiğin araformun suçu neydi? Bu sefer de cehennemde sen araform olacaksın. 

Tam tarif ettiğiniz araformlara benzeyeceksiniz. Omurgasız canlılar değil miydi atalarınız? Onlar gibi iskeletsiz yağ kütlesi şeklinde yerlerde sürüneceksiniz.

Bunun nesi haksızlık? Sizin tarif ettiğiniz şeyin başınıza gelmesi haksızlık mı?

“Doğal seçilim var.” diyorsunuz, “Güçlü güçsüzü yok eder.” diyorsunuz. Tamam, cehennemde sizden güçlü olan her şey sizi parçalayacak.

Bunun nesi haksızlık? Sizin tarif ettiğiniz şeyin başınıza gelmesi haksızlık mı?

Yani, neyi nasıl kabul ettiyseniz, aynen başınıza gelecek. Bunda bir adaletsizlik göremiyoruz. 

Neden evrimin en güzel formuyla varolmayı istiyorsunuz? Neden meyveler en güzel haliyle evrimleşmiş olmasını arzuluyorsunuz. Bu seferki evrimde meyveler şeytan başı gibi olacak.

37:65 Meyveleri şeytanların başları gibidir.

Meyveler bu sefer çirkin, iğrenç evrimleşmiş olamaz mı? Ne oldu? Neden haksızlık olsun bu?

İşte ahmak şeytanın size anlattığı, sizin de beğendiğiniz yaratılış. Hiçbir haksızlığa uğratılmayacaksınız.
İşte agnostisizm görüşünü benimseyenler de buna benzer bir şeyle karşılaşacaklar.

Sizler “Tanrı bilinemez. Tanrı’nın merhametli olup olmadığını bilinemez. Tanrı’nın mükemmel olup olmadığı bilinemez.” demiyor musunuz? 

Tamam, madem Tanrı’nın şefkatli olup olmadığını anlayamıyorsunuz, o halde öyle muamele göreceksiniz.

Sizler size iyilik yapan ile kötülük yapan iki kişi içinde nasıl insan olduklarını bilemeyeceğinizi söylüyorsanız, demek ki size iyi veya kötü davranmak fark etmeyecektir.

Bunun nesi haksızlık? Sizin tarif ettiğiniz şeyin başınıza gelmesi haksızlık mı?

Madem ki, Tanrı; güzellik, sanat sahibi bir Tanrı değil, o halde bilemediğiniz Tanrı bu sefer de çirkin ve iğrenç meyveler yaratacak size. Meyvenin tadı iğrenç, kokusu iğrenç. İçeceğiniz sular bu sefer sadece kaynar olacak asla soğumayacak. 

56:93 İşte kaynar sudan bir ziyafet!

Bunun nesi haksızlık? Sizin tarif ettiğiniz şeyin başınıza gelmesi haksızlık mı?

Bu iğrençlik ve kötülük içerisinde yine aynı şeyi söyleyeceksiniz, “Tanrı’nın iyi mi yoksa kötü mü olduğunu bilemeyiz.” diyeceksiniz.

Ne oldu? Bu sefer bilinemezcilik yapmayacak mısınız? Neden bir karara varabileceğinizi düşünüyorsunuz? Yine, “Bilemeyiz.” demeye devam etsenize?

Bunca nimetin içerisinde, “Tanrı iyi mi bilemeyiz?” demiyor musunuz? Peki zulüm içerisinde neden, “Tanrı kötüdür.” demeyi düşünesiniz? Artık sizler için Tanrı hep bilinemez olacak.

17:72 Her kim bu dünyada kör olarak yaşamış ise, işte o ahirette de kör olacak, hatta yol bulmadaki şaşkınlığı dünyadan daha da beter olacak.
“Eyvah bize! Demek ki, elçiler doğru söylemişler.” 36:52 demelerinin sebebi bu yüzdendir. Çünkü, kıyametin koptuğu anda dağların, gökyüzünün olağandışı olduğunu, büyük felaketin meydana geldiğini gördüklerinde, boş hipotez yapabilirlerdi, “Dağların, gökyüzünün parçalanması neden elçilerin doğru söylediğini kanıtlasın, ispat etmek gerekir.” diyebilirlerdi. Ama hayır, artık samimi olmanın vakti geldi.

Ne oldu? Sizler melekleri görseniz bile boş hipotez üretecek kişiler değil misiniz? Kendiniz gibi bilim adamlarını toplayın ve bu felaketinin araştırmasını yapın ve boş hipotez üretin. “Göklerin parçalanması neden elçilerin, Kuran’ın doğru söylediğini kanıtlasın ki? Boş hipotez üretiyoruz. Biz şu anda sadece göklerin parçalandığını gerçek olarak kabul ederiz. Bunun dışında bir Tanrı’nın varlığını ispatlanamaz, bilinemez.” desenize.
Bir ziyafete davet edildiğinizi düşünün. Bu ziyafette çok güzel yemekler, içecekler, kokular, sanatsal dekorasyonlar görüyorsunuz.

Şimdi akıldan yoksun kişinin, “Bu evin sahibinin kalite anlayışını bilemeyiz. Damak zevkinin olup olmadığını bilemeyiz. Misafirlerini düşünüp düşünmediğini bilemeyiz. Burnunun koku alıp almadığı konusunda şüpheliyim.” dediğini düşünün.

Ey akılsızdan da daha akılsız adam! Madem ki ev sahibinin bu niteliklerini görmekten yoksunsun o halde sen bir sonraki ziyafete davet edilmeyeceksin.

Ev sahibi öyle misafirperver ki; şimdi seni kovmayacak ve sen, ziyafetin tadını son kez çıkar ve saygısızlık yapmaya devam et ama bir daha ziyafete davet edilmeyeceksin.
Söyler misiniz, size söven ve iltifat eden iki kişiyi ayırt edebilir misiniz?

Bu iki kişi için de, “Nezaketli olup olmadıklarını bilemem.” diyen birisinin akıl düzeyi hakkında ne düşünürsünüz?
Böyle de Tanrı’nın bütün nezaketine rağmen “O’nun iyi olup olmadığını bilemem.” diyen birisine demek ki iyi davranmak veya kötü davranmak arasında fark olmayacaktır.

Kuran’ın Gerçekliğinin Bilimsel Delilleri

Kuran’ın bilimsel gözlemlerle uyuşması önemlidir. Yukarıda felsefi yönden samimi insanların varacağı sonuç, Kuran’ın gerçek olduğunu kabul etmek olacaktır. 1400 yıldır bilimle tek bir çelişki yaşamaması da Kuran’ın gerçekliğinin başka bir net kanıtıdır.

Kuran, kendisi için kesin gerçek diyor. Ama neden gerçek? Eğer öyleyse Kuran’a inanç meselesi diyemeyiz. Bunu söyleyen bir Kitap, gerçek olmak zorunda, ama eğer değilse inanç meselesi bile değildir.

69:50 Elbette Kuran, inkarcılar için bir iç yarasıdır.
69:51 Kuran, kesin bir gerçektir.

Bulunan en eski yazma eserlerle Kuran’ın ortalama 1400 yıl önce yazıldığı ve içeriğinde hiçbir değişme olmadığı ispatlanmış bir gerçektir. Kaynak: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8

Kuran’ın 1400 yıllık olduğunun ispatı önemlidir. Eğer böyle eski Kuran’lar bulunmamış olsaydı, o zaman da, “Tamam bu bilimsel gerçekler doğru ama içerisine yeni eklenip, değiştirmediğini nereden bilelim?” diyebilirlerdi.

1379 yıllık Kuran’ın dijitale aktarılmış versiyonu için tıkla.

Bulunan 1379 yıllık bugünle tamamen aynı olan Kuran’ın içerisindeki kesin gerçekler:

  1. “Hiçbir şey yaratamazlar.” 16:20, 22:73, 25:3, 35:13 Hücre
  2. “Her şey kayıtlıdır.” 34:3, 27:75, 22:70, 10:61, 54:53, 57:22 DNA
  3. “Allah’ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur.” 30:30 Fosiller

Ünlü evrimsel biyolog Richard Dawkins’in Kuran‘la ilgili sözleri:

Richard Dawkins: Kuran’ın her kelimesinin tam anlamıyla doğru olmasını bekleriz. Bu durumda, yaratılış hikayesi tam anlamıyla gerçek kabul edilecektir. Adem ile Havva hikayesi tam anlamıyla gerçek kabul edilecektir. Kaynak: Video

1.Hiçbir şey yaratamazlar.

Kuran, hiçbir şey yaratamayacakları konusunda meydan okuyor.

16:20 Allah’tan başka uydukları, hiçbir şey yaratamazlar; onlar kendileri yaratılmaktadırlar.

Tek bir tanecik hücre, yaratılabilecek en küçük şeydir. Hiçbir zaman bir tanecik canlı hücre bile yaratamayacaklar.

Dr. James Tour, bir canlı hücre yaratmak için ünlü 10 OoL araştırmacısına meydan okuma yayınladı. 10 OoL araştırmacısının yapması istenen bir canlı hücre inşa etmeleriydi. Bir hücre inşa etmek için beş aşamadan ilk dört aşamasının zaten karşılandığını varsayarak canlı bir hücre inşa etmeleri gerekiyordu. Zengin evrimciler, bunu başaran bilim adamına 10 milyon dolarlık ödül teklifi yaptı. Alanında uzman bilim adamları tek aşamayı bile tamamlayıp canlı bir hücre yaratamadılar. Kaynak: 1, 2, 3, 4, 5, 6

OoL (Origin of Life: Yaşamın Kökenini Anlamak) araştırmacıları alanında uzman, Nobel ödülü gibi alanında başarılar elde etmiş araştırmacılardan oluşmaktadır.

Kuran’daki anlatılan yaratma sistemi dışında başka hiçbir yaratma yoktur. Tanrı’dan başka hiçbir şey küçük-büyük hiçbir şey yaratamazlar. Bunun mümkün olduğu ispatlanmadığı sürece Kuran tek gerçektir. Samimi, gerçeğin peşindeki kişi için tahminlere göre Kuran’ı terk etmesi mümkün değildir.

22:73 Ey insanlar, size bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Allah’ın dışında uymakta olduklarınız, hepsi bunun için bir araya gelseler bile gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de.

Yüce Tanrı’dan başka hiç kimse hiçbir şey yaratamaz.

25:3 O’ndan başka, bir şey yaratamayan ve kendileri yaratılan, kendilerine bile bir zarar veya yarar sağlayamayan, öldürmeye de, yaşatmaya da, yeniden diriltmeye de güçleri olmayanları Yüce Tanrı’nın yerine koydular.

Yüce Tanrı’nın gücüne, yaratmasına eş tutulan şeyler aşağılanıyor.

35:13 O’ndan başka uyduklarınız, bir çekirdek zarının bile üzerinde güç sahibi olamazlar.

Küçük, büyük her şey Yüce Yaratıcı Tanrı’nın üstün yaratma sanatının eserleridir.

2:26 Şüphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da, (herhangi bir şeyi) örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler, kuşkusuz bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler. İnkar edenler ise, “Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?” derler. Bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu da hidayete erdirir. Ancak O, doğru yola gelmeyenlerden başkasını saptırmaz.

Eğer bir tanecik canlı hücre yaratabilirlerse Kuran geçersiz olacaktır. Bu açık gerçeğe rağmen Kuran’ı inkar edecek misiniz?

41:52 De ki: “Ne düşünürsünüz, eğer Kuran, Allah katından ise sonra siz onu inkar etmişseniz, bu durumda uzak bir ayrılık içinde olandan daha sapık kim olabilir?”

Kuran’a uyabilmek için günah işlemeyi bırakmamız gerekiyor.

5:49 Eğer yüz çevirirlerse, bil ki Allah, bir kısım günahları sebebiyle onları cezalandırmak istiyor. Şüphesiz, insanların çoğu Yüce Tanrı’yı saymıyorlar.

“Belki ileride, bilim adamları canlı hücre yaratabilir. mi diyorsunuz? Bu tahmininizden dolayı şimdi apaçık gerçek olan Kuran’ı inkar mı ediyorsunuz?

10:36 Onların çoğu tahminden başka bir şeye uymamaktadır. Tahmin ise gerçek açısından bir şey kazandırmaz. Allah onların yaptıklarını bilmektedir.

1 Sinek = 5 Milyon Hücre

22:73 Sizin, Allah’ı bırakıp, kulları durumundakilerden taptıklarınız, yalvardıklarınız, bir araya da gelseler, asla bir sinek bile yaratamayacaklar.

Bir tanecik hücre yaratılabilecek en küçük canlıdır. Yaşamın kökeni araştırmacıları büyük ödüllere rağmen bir tanecik hücre yaratabilmiş değiller. İstediğiniz kaynaktan araştırmanızı yapabilirsiniz. Tek bir tanecik hücre yaratamıyorlar.

1400 yıllık Kuran, hiçbir şey yaratamazlar diyor. Başka bir ayetinde sinek bile yaratamazlar diyor. Bir tanecik hücre yaratamazlarken, 5 milyon hücreden oluşan sineği yaratmanın ne demek olduğunu anlıyor musunuz?

1 yıl içerisinde 250 milyar karasinek yaratılırken, sadece karasinek için toplam yaratılan hücre sayısını düşünebiliyor musunuz? 1400 yıldır 1 tanecik hücre yaratılamamış olması sizin için yeterli bir gerçeklik değil mi? Bunu yalanlayan kişiler nasıl bir gerçekliği kabul ederlerdi acaba?

Henüz gerçekleşmeyen olaylar için Kuran yerine yalana mı sarılacaksınız?

10:39 Hayır aslında onlar Kuran’ın içindeki gerçekleri kavrayamadıkları ve kendilerine haber verilen birtakım olaylar henüz gerçekleşmediği için Kuran karşısında yalana sarılıyorlar. Onlardan önceki nice topluluklar da aynen böyle yalanlamışlardı. İşte o yalanlayanların sonunun ne olduğuna bir bak!

2.Her şey kayıtlıdır.

İnsan DNA kalıntıları ile ilgili bilimsel çalışmalar:

Sibirya’da 40 bin yıllık insan DNA’sı bulundu. Bu insanın DNA’sı ile modern insan DNA’sı birbiriyle aynı (güçlü genetik yakınlık) olduğu anlaşıldı. Kaynak: 1

Kemiklerin üzerinde bulunan DNA kalıntıları, küçük kemik parçasından sahte insan-maymun karışımı modellemeler yapılmasının önüne geçmiştir.

İspanya’da 400 bin yıllık insan DNA’sı bulundu. Binlerce kilometre uzaktaki Sibirya’da bulunan 40 bin yıllık insan DNA’sı ile aynı (güçlü genetik yakınlık) olduğu anlaşıldı. Neandertal sanılan bu DNA’nın sahibinin normal bir insan olduğu kanıtlanmış oldu. Kaynak: 1, 2, 3, 4, 5

Neandertaller, farklı bir tür değil normal insanlardı. İnsan her zaman sadece insandı. Kaynak: 1
Çekya’daki Zlatý kůň’da bulunan 45.000 yıldan daha eski modern bir insan kafatası ve DNA bulundu. Yetişkin kadın kafatasından alınan DNA’nın insan DNA’sıyla aynı (güçlü genetik yakınlık) olduğu anlaşıldı. Diğer DNA kalıntıları diş veya kemik parçasında bulunmuştu. Kaynak: 1
Paleolitik bir kolyeden antik insan DNA’sı çıkarıldı. Kolye ucunun 25 bin yıllık olduğu anlaşıldı. Bir kadına ait olduğu anlaşılan bu DNA, Sibirya’da bulunan 40 bin yıllık insan DNA’sı ile aynı (güçlü genetik yakınlık) olduğu anlaşıldı. Kaynak: 1

Bulunan DNA kalıntıları, canlıların günümüzdeki DNA’ları ile aynı olduğu görüldü. İlk yaratılıştan itibaren, kurtlar kurt, köpekler köpekti.

Tek parça canlıların fosillerine ikna olmayanlara, DNA gerçekleri tekrar gösteriyor.

“Kurtlar köpeklerin ataları ama DNA kalıntıları köpeklerin ne zaman evcilleştirildiğini bir türlü kanıtlayamıyor. Köpekler ile insanların tarihi önemlidir.” Kaynak: 1

2017’deki bu araştırma DNA kalıntılarının köpeklerin hep köpek olduğunu, kurtların ilk ne zaman evcilleştirildiğini bilmediklerini söylüyor.

Köpeklerin evcilleşmesinden sorumlu GEN, köpeklerde ilk yaratılıştan itibaren vardı.

Kurtları evcilleştiremezsiniz, kurtları evcilleştirmeye çalışarak DNA’sına evcilleşmeden sorumlu geni ekleyemezsiniz.

Kurtlar hep kurt, köpekler hep köpekti.

2017’den sonra bulunan DNA kalıntıları da bunu ispatlıyor:

11.000 yıllık köpek DNA’ları bulundu. Genlerinden bu köpeklerin günümüzdeki köpekler gibi evcilleştirilebildikleri anlaşıldı. Günümüzdeki köpeklerle aynı köpekler. Kaynak: 1, 2
100.000 yılı kapsayan 72 kurt DNA kalıntısı incelendi. Hepsi de günümüzdeki gibi kurtlar. Kaynak: 1

Sibirya’da 35 bin yıllık modern evcil köpeklerle eşleşen DNA bulundu. Kaynak: 1

2015’teki bulunan bu DNA öncesi köpeklerin soyunun 10.000 yıllık olduğu tahminlerinde yanıldıkları ortaya çıktı. 2015’ten sonraki bilimsel çalışmalarda köpeklerin tarihi sürekli daha da geriye gitti.

Köpeklerde evcilleşmesini sağlayan gen olduğu için insan tarihiyle ortak olması gerekiyor. Kaynak: 1 Bulunan köpek DNA’ları bu tarihi eskiye götürdükçe evrim hikayesi tamamen yeniden yazılıyor.

Tahminlerine göre modern insanın henüz evrimleşmediği dönemlerdeki, evcil köpekler noktasında evrim hikayesi tamamen değişti. Bu sefer yarı maymun insanlar acaba köpekleri evcilleştirmiş olabilir mi demeye başladılar.

İnsan ilk baştan beri hep insan, köpekler ilk baştan beri hep köpek, kurtlar ilk baştan beri hep kurttu. Bu araştırmalar hepsinin tarihini geriye götürmekten başka sonuç vermeyecektir. Hep birlikte göreceğiz.

“Allah’ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur.” 30:30

Allah, dünyadaki canlıları tamamlanmış olarak yarattı.

Grönland’da 2 milyon yıllık DNA bulundu. Bunların arasında tavşan, ren geyiği, kaz, kemirgenlerin DNA’sı bulunuyor. Günümüzdeki DNA’ları ile aynılar (güçlü genetik yakınlıktalar). Kaynak: 1

2 Milyon yıl önce de bugün de tavşan hep tavşandı.

59:24 O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, “şekil ve suret” verendir.

Kemiklerin üzerinde bulunan DNA kalıntıları, küçük kemik parçasından sahte insan-maymun karışımı modellemeler yapılmasının önüne geçmiştir.

10:36 Onların çoğu tahminden başka bir şeye uymamaktadır. Tahmin ise gerçek açısından bir şey kazandırmaz. Allah onların yaptıklarını bilmektedir.

3.Hiçbir değiştirme yoktur.

Amber içerisinde Yüce Tanrı’nın bizlere gösterdiği milyonlarca fosilden bir tanesi:

Mantar Sivrisineği (50 milyon yıllık) Kaynak: 1

Amber içinde fosili
Günümüzdeki hali

Neden fosillerin farklı olduğuna inanıyorlar:

Robsonomyia baltica (Eosen – 50 Milyon Yıl Önce)
Robsonomyia henningseni (Eosen – 50 Milyon Yıl Önce)

Amber içindeki 2 tane “Mantar Sivrisineğini” farklı tür canlılar olarak kabul etmelerinin sebebi kanatlarındaki damarların farklı olması. Kaynak: 1

Robsonomyia baltica (Eosen – 50 Milyon Yıl Önce)
Robsonomyia henningseni (Eosen – 50 Milyon Yıl Önce)

Tefavüt kelimesi Arapçada fark bulma bilmeceleri için kullanılıyor. ör. iki resimdeki 7 tefavütü bulun. Yani Allah’ın yaratmasında bir tefavüt (farklılık) göremezsiniz.

67:3 Allah’ın yaratmasında hiç bir çelişki ve uygunsuzluk (tefavüt) göremezsin. İşte gözünü çevirip bak; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?
Yani, türler ilk yaratılıştan beri aynıydı. Kelebeklerin kanatlarının farklı olması, sineklerin kanatlarındaki damarların farklı olması, insanların yüzlerinin farklı olması onların hepsini farklı tür yapmaz.

– Ay’a bakın, onun üzerinde çok değişiklik meydana geliyor ama o her zaman Ay olarak kalıyor.

Bu küçücük farklar yüzünden fosillerdeki canlıların farklı türler olduğunu söylediler.

DNA kalıntıları ile daha büyük canlıların günümüzdeki DNA’ları ile aynı olduğu görüldü. Yüce Tanrı, fosillerle gözlerine, DNA kalıntılarıyla vicdanlarına gerçeği sunmuş oldu.

7:179 Kalpleri vardır bununla anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler.

Bu canlıların kanatlarındaki damar farklılığı, insanların parmak uçlarındaki farklılıklar vb. bunları farklı türler yapmaz.

Tür içerisindeki küçücük farklılıkları olmamış olsaydı, tamamen aynı olarak yaratılsalardı bu seferde “Her An Yaratma Halinde Yüce Tanrı diye bir şey yok, biz kendi halimizde canlılarız.” diyerek Yüce Tanrı’yı inkar ederlerdi.

55:29 O, her an yaratma halindedir.

Milyonlarca amber içerisindeki fosillerden sadece bir tanesi:

Yaban Arısı (100 milyon yıllık)

Amber içinde fosili
Günümüzdeki hali

Milyonlarca taşıllardan sadece bir tanesi:

Eğrelti otu (290 milyon yıllık)

290 milyon yaşında taşılı
Günümüzdeki hali

İnsan her zaman insandı. Her zaman modern insandı. DNA kalıntıları da bunu hep kanıtlayacaktır. DNA, fosil kemik parçalarıyla insan-maymun karışımı canlılar uydurmanın önünü kapatmıştır.

2022 Fransa’daki Grotte Mandrin’de bulunan modern bir insan dişinin yaklaşık 54.000 yaşında olduğu tespit edildi. Daha öncesinde modern insanların Avrupa’daki ilk yerleşimlerinin 45.000 yıl önceyle sınırlandırmışlardı. 1

Fosillerin, günümüzdeki canlılarla tamamen aynı olduğunu ispat etmek canlıların hep aynı kaldığını, arının hep arı, sineğin hep sinek olduğunu gösteriyor.

Ama evrimciler, fosillerin aynı kalmalarını evrimin temeli olan doğal seçilime delil olduğunu söylüyorlar.

Evrim veya yaratılış tek başına bir anlam ifade etmiyor. Doğadaki olayları evrimciler evrime, yaratılışçılar yaratılışa rahatça uydurabilirler.

Bilinen en eski, 1379 yıllık Kuran bulundu. Gerçek bir belgeye dayanmaksızın, herkes, tahminlere göre safsata yaparak “Bu benim uydurduğum yaratılış şekline uyuyor.” diyebilir.

30:30 Allah’ın yaratışı için hiç bir değiştirme yoktur.

Yani değişmeyen fosiller herhangi bir yaratılışa değil, 1379 yıllık Kuran’da anlatılan yaratılışa delil olacaktır.

Denizyıldızı (450 milyon yıllık)

450 milyon yıllık taşılı
Günümüzdeki hali

Yusufçuk (92 milyon yıllık)

92 milyon yıllık taşılı
Günümüzdeki hali
Kuran’daki “büyücü” kelimesi, yalanı gerçek gibi sunabilen kişiler için kullanılıyor.

Bakın, fosilleri görüyorsunuz, aynılar. DNA kalıntıları günümüzdekilerle aynılar ama bu bilimsel araştırmaları sizlere sunduklarında evrime, doğal seçilime, eski çağlara delil bulunmuş gibi ikna edebiliyorlar. İşte bilgin büyücüler.

Samimi, vicdan sahibi bir insan için gerçek ve büyü rahatlıkla ayırtedilebilir.

Samimiyetsiz kişiler Musa’nın getirdiği kesin gerçeklere büyü demeyi seçiyorlar: 27:13 “Ayetlerimiz apaçık olarak onlara geldiğinde: “Bunlar, besbelli bir büyüdür” dediler.”

Kuran, Musa’nın apaçık mucizeleri gibi bir gerçeği gözlerinize sunuyor. İçerisindeki meydan okumalar asla geçersiz kılınamıyor. Görmüyor musunuz?

1.Büyü Örneği

Örneğin, 30 milyon yıllık pelikan kafatası fosili bulunuyor. Kaynak: 1

Kafatası fosili, tamamen aynı Kaynak: 1
Günümüzdeki hali

Bu bilimsel araştırmasını paylaşan bilgin büyücü bunu büyü yaparak veriyor:

“Bilinen en eski pelikan, gaga morfolojisinde 30 milyon yıllık evrimsel durağanlığı ortaya koyuyor. Bu fosil, böyle gelişmiş bir kuş beslenme düzeninin morfolojisinde yaklaşık 30 milyon yıl boyunca dikkate değer bir evrimsel durağanlık olduğunu ortaya koymaktadır.” Kaynak: 1

Bakın, 30 milyon yıllık pelikan kafatası bulunuyor. Tamamen günümüzdeki pelikanla aynı ama bunu büyü yaparak açıklıyor.

Gerçek: 30 milyon yıllık pelikan kafatası bulundu. Hiçbir değişiklik yok.

Büyü: 30 milyon yıllık pelikan kafatası bulundu. Evrimsel durağanlık olduğu ortaya çıktı.

2.Büyü Örneği

100 bin yılı kapsayan 72 kurt DNA kalıntısı bulundu. Hepsi de günümüzdeki kurt DNA’sı ile aynı olduğu anlaşıldı. Kaynak: 1

Bu bilimsel araştırmayı yapan bilim adamı bunu büyü yaparak veriyor:

“Genlerinin sabit kalmış olması doğal seçilimi tespit etmemizi sağladı. Kurt popülasyonlarının Geç Pleistosen boyunca oldukça bağlantılı olduğunu ve farklılaşma seviyelerinin bugüne göre çok daha düşük olduğunu bulduk.” Kaynak: 1

Gerçek: 100 bin yıllık 72 kurt DNA’sının günümüzdeki kurt DNA’sı ile aynı olduğu görüldü.

Büyü: 100 bin yıllık 72 kurt DNA’sının aynı kalmış olması doğal seçilimi kanıtladı. Antik çağlara, evrimin temeli olan doğal seçilime kanıtlar bulmuş olduk.

56:62 İlk yaratma olayını öğrendiğinize göre artık herhalde sağlıklı düşünebilirsiniz.

Kuran’da Anlatılan Yaratılış

Tüm insanların yaratılışı da ilk insan Adem‘in yaratılışı gibi hemen oluverir.

3:59 Şüphesiz, Allah katında İsa’nın durumu, Adem’in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona “ol” demesiyle o da hemen oluverdi.

Allah, eksik yaratmaya başlayıp sonra evrimleştirerek onu geliştirmez en baştan güzel haliyle hemen yaratır.

32:7 Yarattığı her şeyi güzel yaratır, insanı da yaratmaya çamurdan başlamıştır.

Çamurdan yaratılış açıklanıyor. İsa, Allah’ın ilk yaratma metodunu insanlara ispat ediyor.

3:49 İsa: “Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Allah’ın izniyle kuş oluverir.”

Allah, kendi yaratılış metodunun aynısını İsa ile bizlere örnek gösteriyor.

15:28 Hani Rabbin meleklere demişti: “Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım.”
15:29 “Ona bir biçim verdiğimde ve ona ruhumdan üflediğimde hemen ona secdeye kapanın.”

Kuran’ın kendi içinde tarif edilen Yüce Tanrı’ya hiçbir acizlik yüklenemez.

50:15 Allah ilk yaratışta acizlik göstermediğine göre, yeniden yaratmaktan asla aciz değildir.

Yüce Tanrı “OL” deyince hemen oldurur.

2:117 Gökleri ve yeri yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca “OL” der, o da hemen oluverir.

Gökler ve yerler altı gün içinde yaratılıyor.

25:59 O, gökleri ve yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan ve sonra arşa istiva edendir. Rahmandır. Bunu (bundan) haberi olana sor.

Yer iki gün içinde yaratılıyor.

41:9 De ki: “Siz yeri iki günde yaratanı gerçekten inkar edip duracak mısınız? Bir de O’na eşler koşuyorsunuz? O bütün alemlerin Rabbidir.”

Gıda çeşitleri dört gün içinde yaratılıyor.

41:10 O, yerin üstünde sabit dağlar yarattı. Orada bereketler meydana getirdi. Orada araştırıp soranlar için rızıkları tam dört günde belli bir seviyede takdir edip, düzene koydu.

Yedi gezegen iki gün içinde yaratılıyor.

41:12 Böylece onları iki gün içinde yedi gök olarak tamamladı ve her bir göğe emrini vahiy etti. Biz dünya göğünü de kandillerle süsleyip, donattık ve bir koruma altına aldık.

Canlılar ilk yaratılıştan itibaren kusursuzca var ediliyor.

59:24 O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, “şekil ve suret” verendir.

Canlıların biçimleri ilk yaratılıştan beri düzgün bir görünüm belirleniyor.

64:3 Gökleri ve yeri hak olmak üzere yarattı ve size düzenli bir biçim verdi; biçimlerinizi güzel yaptı.

İlk yaratılıştan itibaren bozuk canlılar var olmamıştır.

تَفَاوُتٍۜ (Tefavüt) kelimesi Arapçada fark bulma bilmeceleri için kullanılıyor. ör. iki resimdeki 7 tefavütü bulun. Yani Allah’ın yaratmasında bir tefavüt (farklılık) göremezsiniz.

67:3 Allah’ın yaratmasında hiç bir çelişki ve uygunsuzluk (tefavüt) göremezsin. İşte gözünü çevirip bak; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?
Yani, türler ilk yaratılıştan beri aynıydı. Kelebeklerin kanatlarının farklı olması, sineklerin kanatlarındaki damarların farklı olması, insanların yüzlerinin farklı olması onların hepsini farklı tür yapmaz.

Ay’a bakın, onun üzerinde çok değişiklik meydana geliyor ama o her zaman Ay olarak kalıyor.

İnsan ilk yaratılışından itibaren en güzel biçimde yaratılıyor.

95:4 Doğrusu, biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.

İlk yaratılıştan itibaren ayların sayısı 12 olarak belirleniyor.

9:36 Gerçek şu ki, Allah katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah’ın kitabında on ikidir.

Altı gün içinde gökler ve yer yaratılıyor.

7:54 Gerçekten Rabbiniz, altı günde(اَيَّامٍ) gökleri ve yeri yaratan.

İlk yaratılıştan itibaren atlar, katırlar, eşekler aynı şekliyle yaratılıyor. At, katır, eşek.

16:8 Onlara binmeniz ve süs için atları, katırları ve eşekleri yarattı. Nahl / 8

Kör tesadüf ve ihtimallerle evrimleşerek bir canlı yaratılamaz.

13:16 Yoksa Allah’a, O’nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: ‘Allah, her şeyin yaratıcısıdır.

Allah ahiret yaratmasını evrimleşerek değil o gün o an yaratarak var edeceğini örnek vererek yaratma metodunu anlamamızı sağlıyor.

29:20 De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Allah ahiret yaratmasını da inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz Allah her şeye güç yetirendir.”

Canlılar kendi kendilerine evrimleşerek yaratılamazlar.

52:35 Yoksa onlar, hiç bir şey olmaksızın mı yaratıldılar? Yoksa yaratıcılar kendileri mi?

İlk yaratılışta Adem ve eşi evrimleşerek yaratılmadılar. Cennet, oradaki gıdalar ve ağaçlar evrimleşerek var olmadılar.

2:35 Ve dedik ki: “Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”

Adem ilk yaratılmasıyla bütün isimler öğretildi. Sonradan evrimleşerek oluşacak canlılar yoktu o gün hepsi yaratılıp isimleri bile belirlenmişti. Tüm isimler yaratılıp hepsi öğretilerek insan yaratılıyor. Taş devri ve önceki çağ hikayesi reddediliyor

2:31 Ve Adem’e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: ‘Eğer doğru sözlüyseniz, bunları bana isimleriyle haber verin’ dedi.

Gökler ve yer evrimleşerek var olmadılar.

40:57 Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyüktür. Ancak insanların çoğu bilmezler.

Yer ve gökler altı günde yaratılıyor.

10:3 Şüphesiz sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan sonra arşa istiva eden, işleri yöneten Allah’tır.

İlk yaratılıştan canlılar gece saatlerinde dinlenecek şekilde yaratılıyor.

10:67 O, dinlenmeniz için geceyi, gündüzü de aydınlatıcı olarak sizin için yaratmıştır.

İlk yaratılışta ayın durakları belirlenerek yaratılıyor.

10:5 Güneşi ışık kaynağı, ayı aydınlık yapan, yılların sayısını ve hesaplamayı bilmeniz için aya konak yerleri düzenleyendir. Allah bunları bir amaç uğruna yaratmıştır. O, bilen bir topluma ayetlerini açıklamaktadır.

Gökler ve yer altı günde yaratılıp, tamamlanıyor.

11:7 Gökleri ve yeri altı günde yaratan O’dur. Ant olsun onlara: “Gerçekten siz, ölümden sonra yine diriltileceksiniz.” dersen, inkar edenler mutlaka: “Bu, açıkça bir büyüden başkası değildir.” derler.

“Ol” dediği gün hemen olur. (Allah, bu ayetlerde “gün (يَوْمَ)” ve “hemen (فَ)” kelimelerini sürekli söylemektedir.)

6:73 Gökleri ve yeri gerçekle yaratan O’dur. “Ol (كُنْ)” dediği gün (وَيَوْمَ) hemen olur (فَيَكُونُۜ). Sözü gerçektir.

Göz kırpmak gibi diyerek anlamamız için Allah, örnek gösteriyor.

54:49 Biz her şeyi bir ölçüyle yarattık.
54:50 Bizim emrimiz, göz kırpması gibi anlık bir iştir.

Yüce Tanrı, gölge gibi harika detaylarla yarattığı sisteme dikkat etmemizi istiyor.

16:48 Acaba insan, Allah’ın yarattığı yaratıklardan herhangi bir nesnenin gölgesine bakıp, sağa sola eğile büküle; yata kalka Allah’a nasıl saygı gösterdiklerini hiç düşünür mü?
25:45 Sen hiç Rabb’inin gölgeyi nasıl uzattığına dikkat ettin mi? İsteseydi gölgeyi sabitleyebilirdi. Sonra biz, güneşi ona delil kıldık.

İsa, çamurdan kuş ile hemen yaratılışı ispat ediyor.

3:49 İsa: “Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Allah’ın izniyle kuş oluverir.”

Musa, değneğin yılana dönüşmesiyle hemen yaratılışı ispat ediyor.

7:107 Değneğini atınca apaçık bir yılan oluverdi.
26:32 Değneğini atınca apaçık bir yılan oluverdi.

İbrahim, parçaladığı kuşların canlanmasıyla hemen yaratılışı ispat ediyor.

2:260 Kuşlardan dört cins tut ve iyice gözden geçirdikten sonra kendi elinle parçala ve her dağ başına onlardan birer parça koy. Sonra onları çağır; koşarak sana geleceklerdir.

Kuran’da Evrimin Olduğunu Söyleyenlerin Dayandığı Ayetlerin Açıklaması

1.”Sudan yarattı.” ayeti

Bu ayetlerde geçen Su (ماء – Mae) kelimesi sperm anlamındadır.

86:5 İnsan bir baksın, hangi şeyden yaratıldı?
86:6 Atılan bir sudan (ماء) yaratılmıştır.

Hamilelik olayı anlatılıyor.

77:20 Biz sizi aşağılık bir sudan(ماء) yaratmadık mı?
77:21 Ardından onu sağlam bir karar yerine yerleştirdik.
77:22 belli bir süreye kadar.
77:23 Sonra onu biçimlendirdik. Ne güzel biçim vereniz Biz.
77:24 O gün, yalanlayanların vay haline.

O suyun vesilesiyle soy sahibi olduğumuz söyleniyor.

25:54 Sudan(ماء) insanı yaratan ve onu bir soy ve hısımlık sahibi kılan O’dur. Senin Rabbin her şeye güç yetirendir.
24:45 Allah, her hareketli canlıyı(دَٓابَّةٍ-dabbeyi) sudan(مَٓاءٍۚ) yarattı(خَلَقَ). Kimi karnı üzerinde, kimi iki ayağının üzerinde yürür, kimi de dört ayağı üzerinde yürür. Allah, istediğini yaratıyor. Muhakkak Allah, her şeye gücü yetendir.
21:30 İnkar edenler; göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hala inanmayacaklar mı?

Sperm(نطفة – Nutfe) kelimesinin kullanıldığı ayetler yukarıdaki ayetlerle aynı olduğunu görebilirsiniz.

53:45 Erkek ve dişi iki çifti O yarattı.
53:46 Atıldığı zaman bir nutfeden.
23:13 Sonra onu bir nutfe halinde sağlam bir karar yerine yerleştirdik.
23:14 Sonra spermden bir embriyo yaptık embriyoyu da bir parça et haline soktuk, derken etten kemikler yarattık ve kemiklere et giydirdik, sonra da onu yepyeni bir yaratık olarak meydana getirdik. Öyleyse yaratanların en iyisi, en güzeli olan Allah ne yücedir.

Soruyorum size:

Şimdi bu ayetlerdeki su kelimesini “evrimsel yaratılışın başladığı su” olarak mı anlıyorsunuz?

“Nutfe” ayetlerinin hepsini görmezden gelip, ayetteki “su” kelimesine “nutfe” demek yerine “evrimsel yaratılışın başlangıcı olan su” demeyi seçiyorlar.

Yani Kuran’da hem “toprak ve nutfeden yarattım” diyor sonra da “evrimsel sürecin başlangıcı olan sudan yarattım” diyor. Böyle bir durumda, “Ben hem Kuran’a inanırım hem evrime.” diyemezsiniz. Çünkü Kuran’da çelişki olduğunu söyleyerek Kuran’ı inkar ettiniz. Kuran’a inanıyorsanız “çelişki olmadığı”4:82‘nı inkar edemezsiniz.

Kuran’da çelişki yoktur.4:82

İlk yaratılışta çamur ile yaratılan insan, sonraki yaratılışları sperm ile devam ediyor.

32:7 O, yarattığı her şeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayandır.
32:8 Sonra onun soyunu aşağılık bir sudan yaptı.

Önce toprak sonra nutfe ile devam eden yaratılış anlatılıyor.

22:5 Biz sizi topraktan, sonra spermden (nutfeden), sonra alakadan (embriyodan), sonra yaratılış şekli belli belirsiz bir çiğnem etten yarattık ki, size açıkça göstermek içindir.
40:67 Sizi topraktan, sonra spermden (nutfeden), sonra kan pıhtısından yaratmıştır, sonra sizi çocuk olarak dünyaya çıkarmıştır.
35:11 Allah sizi topraktan sonra spermden (nutfeden) yarattı sonra sizi çift çift kıldı.
18:37 Arkadaşı onunla konuşarak dedi ki: “Seni topraktan sonra spermden (nutfeden) yaratan, sonra da düzgün bir adam kılığına koyan Rabbini inkar mı ettin?”

2.”Aşama aşama yaratmıştır.” ayeti

Ayeti anlamak isterken neden Kuran’a ve gözlemlediğimiz hayatımıza bakmıyorlar. Şu an gördüğünüz insan nasıl yaratılıyor.

71:14 “Oysa o sizi aşama aşama yaratmıştır.”

İşte aşamalarla yaratılış açıklanıyor.

Yalan bir aşamalı yaratılış hikayesi uydurup “Bu ayet bunu diyor.” diye herkes diyebilir.

22:5 Biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla spermden, sonra bir alaktan (embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkca göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için sizi büyütüyoruz.

3.”Sizi, bir bitki gibi yerden bitiren Allah” ayeti

Allah, insanın ilk yaratılışının topraktan ve öldükten sonra dirilişte bitki gibi topraktan çıkarak uyanacağını söylüyor.

71:17 Sizi, bir bitki gibi yerden bitiren Allah,
71:18 Sonra sizi oraya iade eder ve sizi oradan tekrar çıkarır.

Bitkilerin topraktan çıktığı gibi diriliş gününde topraktan çıkarak kalkacak insan. Diriliş günü evrimleşmek için beklemeyecek, o çürümüş kemikler hemen yeniden birleşip kalkacaklar.

36:52 Derler ki: “Eyvah bize! Bizi uyuduğumuz yerden kim diriltti? Bu Rahman’ın vaat ettiğidir. Demek ki peygamberler doğru söylemişler.”
75:3 Sanıyor mu insan, kemiklerini hiç mi toplayamayız?
75:4 Evet. Onun parmak uçlarını bile derlemeye güç yetiririz.

Allah, tüm insanları önce Adem’i yarattığı gibi topraktan yaratıp sonra dünyadaki doğum görüntüsüyle imtihana tabi tutuyor.

53:32 O sizi yeryüzündeki topraktan var ederken de, analarınızın karınlarında saklı bulunduğunuz zaman da, sizi en iyi bilen O’dur.

İsa ve diğer tüm insanların yaratılışı da Adem’in yaratılışı gibidir. İsa, Adem gibi önce topraktan yaratılıyor sonra Meryem’den doğuyor.

3:59 Şüphesiz, Allah katında İsa’nın durumu, Adem’in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona “ol” demesiyle o da hemen oluverdi.

Tüm insanlar önce yerden yaratılıyor.

11:61 Dedi ki: “Ey kavmim, Allah’a ibadet edin, sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. O sizi yerden (topraktan) yarattı ve onda ömür sürenler kıldı.”

Topraktan yaratılan insana emaneti yüklenip, yüklenmeyeceği soruluyor.

33:72 Gerçek şu ki, biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar, onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.